Aylar geçti. Kasım aynının sonlarına doğru bir akşam Soobin çekinerek aradı Beomgyu'yu, 3. çalışında açıldı telefon. Telefonun açılışı bile umutsuzcaydı. Kendisine ayırdığı zaman içerisinde Beomgyu'nun bir türlü yanında olamamıştı ve şimdi ise iyi olmasına rağmen utancından Beomgyu'ya destek olamıyordu, ona ne olduğunu bile bilmiyordu.
"Merhaba Beomgyu."
Çok geçmeden karşı tarafın çatallı sesi de duyuldu.
"Merhaba."
"Nasılsın?"
"İyiyim, sen nasılsın?"
"Ben iyiyim fakat senin sesin iyi gelmiyor, hasta mısın?"
"Biraz." dedikten sonra burnunu çekişi duyuldu, tabii ki de hastalıktan değildi.
"Geçmiş olsun, kendine iyi bakıyor musun?"
"Evet Soobin, bu kadar fazla düşündüğün için sağ ol."
"Şey a-"
"Neden aradın?"
Nefes verdikten sonra konuşmasına devam etti Soobin.
"Biliyorsun, bir sonraki hafta doğum günüm. Gelmeni istiyorum."
"Düşünürüm."
"Ne olursun gel."
"Tamam Soobin, düşüneceğimi söyledim."
"Sadece, belki de bu parti bizim için iyi olur diye düşündüm."
"Anladım. İyi günler." diyerek karşılık beklemeden kapattı telefonu Beomgyu.
O partiye asla gitmeyecekti tabii ki. Hayal ederken bile görmeye zorlandığı sıfatları gerçekte görmeyi asla istemiyordu. Ayrıca Soobin, muhtemelen çöktüğünü bildiğini ve ona acıdığı için onu davet etmişti.
Fakat parti günü geldiğinde birden gitme kararı aldı. Güzel kafası sağ olsun üzerine en güzel kıyafetlerini giydi, güzelce makyajını yaptı ve yola koyuldu. Muhtemelen çoktan pasta kesilmişti çünkü biraz geç vermişti kararını ama umrunda değildi, sadece hayatta olduğunu, yıkılmadığını göstermek istiyordu. Biraz ilgi çekmek ve Soobin'den kat kat daha güçlü olduğunu göstermek istiyordu.
Sonunda vardığında Soobin onu beklermişçesine kapıyı açtı ve sıkı sıkı sarıldı onu görünce. İstifini bozmadan ona sarıldı ve basit bir 'iyi ki doğdun' dedi Beomgyu. Kasvetli ortamı gidermeye çalışan Soobin'in yanında Beomgyu'nun kasveti kat kat daha büyük kalıyordu. Bir deri bir kemik kalmasına rağmen.
"Geçsene içeri, herkes içeride." dedi Soobin ve sessizce içeri geçti Beomgyu. Gözleri tek bir kişiyi arıyordu. Yeonjun'u. Buraya geldiğine yemin edebilirdi ama şaşırtıcı bir şekilde yoktu. Barışmışlardır diye düşünmüştü.
Taehyun'ların yanına geçti ve içkisini alıp oturdu.
Her şey sakince devam ediyordu ve neyse ki Soobin asla yanlarına gelmiyor ve misafirleriyle ilgileniyordu. Çünkü yanına gelse ve onunla konuşmak istese Beomgyu ne diyeceğini asla bilmiyordu. Taehyun'la öylesine laflarken tüm herkesin bir anda sessizleşip aynı yere bakmasıyla durdular ve o yöne doğru baktılar.
Yeonjun gelmişti.
Beomgyu hiçbir şey duyamıyordu, yalnızca yere çökmüş Yeonjun'u izliyordu dikkatlice. Aylar olmuştu onu görmeyeli ve en son gördüğü Yeonjun'la şimdiki Yeonjun arasındaki tek benzerlik hala Soobin için çabalıyor olmasıydı.
"Soobin, beni tekrar sevebilecek misin?"
Soobin'in gözünden bir damla yaş düşmüştü. Daha fazla Yeonjun'suz dayanamayacağını hissetti, daha fazla inat edemeyeceğini.