Sabah güneşinin yüzüne vurmasıyla uyandı Soobin. Kendisine sarılı olan kolları hissedince gülümsedi. Kendisine arkadan sarılmış ve burnu saçlarında olan Yeonjun'dan hafifçe uzaklaşıp ona doğru döndü ve ona sokuldu. Sol eli saçlarına gidip onları okşamaya başladı uyandırmaya kıymayan bir şekilde. Sonrasında Yeonjun gözlerini açmadan belini eliyle sardı ve kendisine çekti, Soobin'in tatlı ve küçük, ani hareketinden dolayı çıkmış küçük ciyaklaması odada yankılandı.
Sonra bir koku aldı Soobin, yastığın Yeonjun'a bakan tarafında bir parfüm kokusu. Arabada aldığıyla aynı parfüm. Bir anlığına duraksadı Soobin, Yeonjun'a baktı. Yeonjun çoktan gözlerini açmış Soobin'in güzel yüzünü güzelce izliyordu. Kıyamadı, böyle bir şey olduğunu düşünerek anı bozmak istemedi. Belki de kendisine yediremedi. Ama bunu da umursamadı ve uykulu sevgilisine günaydın öpücüğü verdi. Güveninin bir türlü sarsmadığı sevgilisine.
Soobin'in annesinin sesi kapı dışında duyulunca hızlıca kalktılar. Annesine Yeonjun'un geleceğini söylemişti Soobin ve hatta neler yapacaklarıyla ilgili plan bile yapmışlardı. Soobin sürpriz şeylerin ayrıntılıca planlanmasına önem verirdi. Anlarsınız, anlaşılmak istenmezdi.
Hazır olan kahvaltıya oturduklarında herkesin yüzünde bir mutluluk hakimdi. Soobin'in aklını kemiren sorular hariç. Güvenmek ve inanmak istiyordu, ve öyle oldu. Güvendi ve inandı. Fakat o parfüm kokusu aklının bir yerlerine kazındı.
Yine bir yaz esintisi eşliğinde sahil kenarında soğuk kahvelerini yudumlarken sohbet ediyorlardı. Dalgalar sakindi, belki de daha fırtına başlamamıştı ama onları sahilin başından izleyen Beomgyu'nun içinde çoktan fırtınalar kopuyordu. Elindeki romanın sayfaları tırnakları tarafından eziyet çekiyordu, uzun uzun bakıyordu çifte. Soobin, Yeonjun'un kolları arasındayken onlar çok güzeldi, ve Beomgyu bu güzelliği bozan kişiydi. Fazlalıktı, ama bir şekilde dünyadaydı. Bir şekilde hala sahilin başında ayakta durabiliyordu. Hala umutları için yaşıyordu.
"Yeonjun?"
"Bebeğim?"
"Geçenlerde sarhoşken bana neden "Ağustos'um" dedin?"
Yeonjun yutkundu. Aklına Beomgyu geldi. Kızıl perçemleri arasındaki gülüşü, sımsıcak bakan gözleri geldi. Fakat acımadı duygularına.
"Favori ayım ağustos, sen de benim favorimsin."
Bir bir sildi anıları o an Soobin'e basit bir cevabı verebilmek için. Bir bir sildi Beomgyu'nun gülen yüzünü, sırf Soobin'i güldürebilmek ve birkaç romantik söz yaratabilmek için. İşte bu kadar basitti.
"Çok tatlısın, seni seviyorum." dedi ve kısaca yanağından öpüp tekrar göğsüne yaslandı Yeonjun'un.
"Ben de seni seviyorum güzelim." dedi önündekine arkasında durana bakmadan.
Soobin ise arkasında olanlardan bihaber sırtını güvendiği insana yaslamıştı güneş ışınlarını yansıtırken parlayan denize karşı. Her şey sorunsuzdu ve öyle kalması gerekiyordu. Her şey incecik bir ipin üstündeydi.
