-6-

329 42 6
                                    

"Tüm yol bu çantayla gezdim ve hala içinde ne var merak etmiyor musun?" diyip güldü Yeonjun. Kasabadan biraz uzakta bir nehre gelmişlerdi. Yanlarında birkaç içecek ve bir de Beomgyu'nun gitarı vardı, tabii bir de Yeonjun'un çantası da dahildi.

"İçinde yiyecek bir şeyler vardır diye düşündüm."

Yeonjun kafasını iki yana salladı ve çantasını açıp içinden eskimiş bir fotoğraf makinesi çıkardı. Beomgyu görür görmez gözlerinin parıltısıyla fotoğraf makinesini Yeonjun'dan aldı ve incelemeye başladı.

"Annemin gençliğinde kullandığı fotoğraf makinesi."

"Tanrım Yeonjun, bu şey olağanüstü gözüküyor!"
"Seveceğini bildiğim için getirdim, anılarımızı saklamak istiyordun."

Beomgyu parlayan gözlerini bu sefer sevdiğine çevirdi. Şu an mutluluktan ağlayabilirdi fakat bunun yerine fotoğraf makineleriyle olan ilk fotoğrafı çekti. Yeonjun'un gölü ve ağaçlarına arkasına alıp gülümseyerek baktığı bir fotoğraftı. Çektikten sonra bir süre inceledi Beomgyu ve yanlamasına kucağına oturup bir elini omzuna attı Yeonjun'un. Yeonjun refleksi olarak elini beline sardı ve fotoğrafı incelediler.

Kuşların sesleri etrafta yankılanıyordu. Tektiler. Zaten ilişkilerinin en güzel yanı fark edilmese de buydu. Her şeyi kimse bilmeden, göz önünde olmadan yaşıyorlardı. Gizliydi aşkları, kimseye bir şey göstermek zorunda değillerdi. Kimseye hava atmak da zorunda değillerdi. Yavaş ve huzurluydu, sarsılmıyordu. Belki de kısa süreli olduğu için böyleydi ama bu Beomgyu için önemli değildi. Kendisi kabul etmişti çünkü en başından, bu ilişki zaten yanlıştı ve bunu göze alarak kabul etmişti.

Açtıkları kilim hemen ağacın dibindeydi ve Yeonjun ağaca yaslanıyordu, Beomgyu ise Yeonjun'a. Yeonjun'un eli belini okşarken Beomgyu ensesindeki saçlarla oynuyordu. Sessizdi, zaten kafa dinlemeye gelmişlerdi.

Daha sonra Yeonjun'un sessizde olan telefonunun çaldığını gördü, Soobin arıyordu. Yeonjun'a bakmak için kafasını kaldırdı ve gözlerinin kapalı olduğunu gördü. Eli telefonuna gitti, kapatma tuşuna basacaktı fakat bunun kötü bir fikir olduğunun farkındaydı. Ve fikrinden döndü.

"Yeonjun, Soobin arıyor."

Yeonjun hızlıca gözlerini açtı ve telefonu aldı eline. Baktı bir süre ekrana ve arama kendiliğinden kapanınca rahatladı. Ancak Soobin tekrar arayınca ne yapacağını bilemeyip telefonu çantasına rastgele fırlattı.

"Belki de açmalısın."

"Ne diyorsun bebeğim? Rahatız şu an." Tekrar Beomgyu'yu kendisine çekince Beomgyu dertli bir nefes verdi.

Güneş batmaya başlayınca içeceklerini ve gitarı çıkardılar. Beomgyu çalarken bir yandan söylüyor bir yandan da içiyorlardı. Küçük bir ateş yakmışlardı, gece çökmeye başlayınca gölün etrafı hep soğuk olurdu. Bu yüzden ateşle de yetinmeyip üstlerine uzun bir battaniye örttüler.

"Soobin seni öldürecek sanırım."

"Hadi ama güzelim, benden çok düşünüyorsun!"

Beomgyu kıkırdadı fakat içini kurtlar yiyordu. Cidden onlardan daha fazla düşünmesi tam bir manyaklıktı ama 'elimde değil' diye düşündü.

"Ne zaman çalacaksın Lover'ı, beklemekten öldüm."

"Choi Yeonjun'un Taylor Swift dinlemesini idrak edemedim hala belki?" diyince yanağından öptü Yeonjun gülerek. "Hadi Beomgyu'm, idrak edebildiysen çal da muhterem sesimle söyleyeyim."

"Bir insanın sesinin kalçası en fazla bu kadar yukarıda olabilir Yeonjun."

"Övmeyelim mi kendimizi?"

"Öv öv kendini." dedi ve gülerek çalmaya başladı Beomgyu.

folklore - beomjunbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin