3.BÖLÜM:GÜNEŞ'in YOKLUĞU

151 16 4
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR!!!

ŞARKI: The Neighbourhood - Softcore

"Öğleden sonra dışarıya çıkacağım gelmek ister misin sende?" diye sordu annem kahvesini yudumlarken. "Hayır dışarı çıkmak istemiyorum."

"Peki sen bilirsin." dedi. Aramızda kısa bir sessizlik oldu. Sessizliği bozan annemin, "Algin abin ile konuştuğunuzu görüyorum şu sıralar. Aranız iyi mi?" sorusu oldu. "Bilmiyorum. Mağaraya gittiğimiz gün ilk defa onunla uzun bir şekilde konuştuk. Bana 'Babam yüzünden beni sevmiyorsun değil mi?' diye sordu."

"Sen ne dedin?" diye sordu annem meraklı bakışlarını üzerime dikip. "Hayır dedim."

"Seviyorsun çünkü ama buna kendin bile inanmıyorsun."

"Hayır dedim çünkü ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum anne. Ne sevgi ne nefret. Babamın etkisi bunda ne kadar bilmiyorum." dedim durgun bir şekilde. "Anne abim birde babamla olan ilişkilerinin hani şu kusursuz görülen baba oğul ilişkilerinin göstermelik olduğunu söyledi. Babam onu da sevmiyor değil mi?"

"Baban ikinizi de seviyor. Sadece sevgisini gösterebilen bir yapısı yok." diyerek babamı savunmaya geçti. "Öyle diyorsan." dedim ve arkama yaslandım.

"Yüzüklerin sahipleri ile ilgili kimse bir şey bilmiyormuş hala. Acaba sahipleri mağaraya gitmedi mi? Ya da kendilerini mi gizliyorlar?" dedi annem. Bende diğer yüzüğün sahibini bilmiyorum ki anne. Tanımadığım, ismini bile bilmediğim adamın kalp atışlarını parmağımda hissediyorum. Hem de gün boyu hissediyorum. "Hiçbir fikirim yok yüzüklerle ilgili." dedim ve oturduğum yerden kalkıp, "Odama geçiyorum ben biraz kitap okuyacağım." dedim.

"Dışarıdan bir şey istiyor musun?" diye sordu annem. "Hayır." dedim ve anneme arkamı dönüp odama doğru ilerledim.

🗡🗡🗡

Odama geldiğimde masamda duran kitabı alıp yatağıma oturdum ve kaldığım sayfayı açtım. Anemoia'nın ilk yöneticilerinden bahsediliyordu. Sayfaya kısa bir göz gezdirip hızlıca geçtim. Bu kitabı okumamda ki tek amacım lacivert renkli krallık ile ilgili az da olsa bir şeyler öğrenmekti. Ben bir şeyler bulabilme umudu ile sayfaları çevirirken parmağımdaki sızı ,kime ait olduğunu bilmediğim kalp atışı, normalinden daha çok atmaya başladı. Bir süre yavaşlamasını , normal haline dönmesini bekledim. Ben yavaşlamasını beklerken mümkünmüşçesine daha da hızlandı ve birden durdu. Kitabın kapağını kapatıp tekrar o sızıyı hissetmeyi bekledim. Bekledim. İki gündür parmağımın alıştığı sızı hala yoktu. İçimi bir korku sardı ve aklıma kehanetteki birkaç cümle geldi, 'O yüzükler parmaklarına takıldığı anda hissedeceklerdi birbirlerinin kalp atışlarını ve belki de duruşlarını.' ve içimi saran o korku daha da arttı. Onu tanımadan, görmeden, kim olduğunu bilmeden kayıp mı etmiştim? Daha bulmadan?

Yataktan hızlı bir şekilde kalkıp üzerime uzun bir pelerin alıp odamdan çıktım. Atlardan birini alamazdım anneme dışarıya çıkmayacağımı söylemiştim ve o olmadan bir at ile krallıktan uzaklaştığım duyulursa babam sorun çıkarabilirdi. Ön taraftaki büyük kapıda üç tane muhafız vardı oradan çıkamazdım babama haber verirlerdi. Arka taraftan bahçeye açılan kapıdan çıkıp bahçenin sınırlarını belirleyen kısa duvardan çıkacaktım. Krallıktan sorunsuz çıkabilmemin tek yolu burasıydı. Buradan çıkıp kristal mağarasına Hena'nın yanına gitmem gerekiyordu.

Kimseye yakalanmadan bahçeden çıkıp tepeye doğru ilerlemiştim. Kristal mağarasını görünce hızlı adımlarla kasımpatıların arasından geçip mağaranın girişine ulaşmıştım. Derin bir nefes alıp mağaraya girdim ve ilerledim. Yüzüğü aldığım gün oturduğumuz kristal koltukların oraya gelince durdum ve, "Hena." diye seslendim. Bir iki dakika sonra tekrardan seslendim ve koltukların arkasından gelen ışık hüzmesini fark ettim.

VERBİNDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin