Belki de bedenimin bunca acıya dayanabilmesi, ölüme çelme takıp bir şekilde kaçıvermesi de benim lanetimdir.
***
"Gerçek katil kim?" Beynimin en ücra köşesi dahi tehlike alarmları ile çınlarken şaşkınlığımdan dolayı kaybettiğim birkaç saniye bilincimin kapanmasına yaklaştığımı hissettiriyordu. Tamamen nefessiz kaldığımda gözlerimin usulca kaymaya başladığını hissedebiliyordum.
"Feza! Ne yapıyorsun bırak onu!" Bacaklarım beni yarı yolda bırakırken hızla bana doğru gelen birkaç bulanık görüntü görmeye ve anlamsızlaşan sesler duymaya başlamıştım. Ölmeyeceğimi biliyordum. Ama sanırım biraz ara vermenin zamanı gelmişti.
***
"Çağla buraya gel kızım!" Babam. Sesinin bu tonu beni her zaman ürkütmüştür. Olması gerekenden fazla kibar ve nahif. Sanki avını tuzağa çekmeye çalışan bir avcı gibi. Oysa ormanda işler böyle yürümezdi. Kötü bir şeyler olduğunu sezen avlar erken davrandıkları müddetçe kurtulma şansları çok yüksekti. Ancak ben ortada net bir tehdit yokken dahi kaçamıyordum. Ayaklarımı sürüye sürüye mutfaktan çıktım ve salona doğru ilerledim. Babamın salondaki yemek masasında oturmuş yeni işi üzerine yoğunlaştığını biliyordum. Annem ise üst kattaki çalışma odasında hesap yapıyordu. O hesap işleri ile uğraşmaktan büyük haz alırdı. Başımı yaslandığım kapı kirişinin kenarından salona doğru uzatarak içeriye bir göz gezdirdim. Alya şöminenin yanında bebeğiyle oynuyor babamsa hızlı hızlı önündeki deftere notlar alıyordu.
"İçeri gel." Beni görmemişti ama burada olduğumu biliyordu. Görünmez bir üçüncü gözü olmalıydı. Bana söylediği gibi her zaman beni nasıl hissedebilirdi ki? Sesimi çıkarmadan salona ilk adımımı attım. O benim babamdı. Peki ben neden onun yanındayken bu kadar tetikteydim? Yani kendimi güvende hissetmem gereken yerde, bu evin içinde, neden her daim savaşa hazır bir haldeydim? Ne yapacağını asla kestiremiyordum. Böyle olmaya mecburdum. Ondan uzak olan tarafı tercih ederek masanın karşısına geçtim.
"Yanıma gel." Alya başını kaldırarak bana baktığında başım usulca onun sevimli suratına çevrildi. Tebessüm ederek işlerin yolunda gittiğini hissettirdim ona. O kadar küçüktü ki yanlış giden bir şeyler olduğunu dahi fark edemeyebilirdi. Yine de kötü bir şeyler olduğunu sezmemesi için önlemimi alıyordum.
"Alya burada." Umurunda mıydı bilmiyordum. Yine de şansımı denemeliydim. Başını kaldırarak gözlerime baktığında umurunda olmadığını anlamam uzun sürmemişti. Parmaklarıyla ona doğru gitmemi işaret eden o hareketi yapmıştı. İşte bu hareket benim en korkulu rüyamdı. Ne zaman bu hareketi yapsa işler hep kötüleşirdi. Yutkundum. Yutkunmamdan dolayı çıkan ses, yanan odunlardan gelen çatırtıları bastırmıştı. O bunu hem görmüş hem duymuştu. Korktuğumu biliyordu. Bundan nefret ediyordum. Onu mutlu etmekten nefret ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp +18
Teen FictionÖlüm. İlk kez bir insanın elinde bu denli çekici görünüyordu. Yalnızca babasından alacağı intikam için bu yeteneğini kullanmaya kararlıydı. Ancak kılıç tutan elleri bana yönelse ona 'Dur' demezdim. Onu kaçırdığımı sanıyordum ancak tek yaptığım kendi...