Hayat böyledir işte. Seni en nefret ettiğin kişiye çevirmekten zevk alır.
*
"Alya yaşıyor" Zihnimde yankılanan bu cümle göğsümde muhteşem bir sancı peyda etti. Bu doğru mu? Kardeşim gerçekten yaşıyor olabilir mi? Başımın döndüğünü hissettiğimde elim refleks olarak sandalyeye uzanmıştı. Tutunduğum yerden güç alarak dengemi sağlamaya çalıştım. Bu doğruysa eğer etrafımda vasıfsız bir şekilde hayatımı izlediklerini düşündüğüm meleklere haksız ediyorum demektir.
Göğsümdeki sancı yerini usul usul mutluluğa bırakırken gözlerimi üzerimdeki gözlere değdirdim. Her biri tepkimi bekliyordu. Bense sandalyeden güç alarak Feza'nın gözlerine çevirdim gözlerimi. Son sözlerini tekrar etmesini istiyordum. Yanlış duyma ihtimaline karşılık bir kez daha konuşsun istiyordum.
"Düşündüğümüzden fazla mı acıktı acaba? Başı döndü kızın." Berkan'ın söyledikleri ile sandalyedeki tutuşum kuvvetlendi. Oysa başım dönmeyi bırakmıştı. Başımı eğerek derin bir nefes aldım. Kendime gelmeliydim. Alya'nın yaşıyor olduğunu zihnimde tekrarlarken yüzümde buruk bir tebessüm oluştu. Buruktu çünkü yaşıyor olduğunun kanıtını görmek istiyordum.
"Aylardır ilk defa onu gülerken görüyorum." Egemen'in sözlerinden beni kaçırmayı uzun zamandır planladıklarını anlayabilmiştim. Bakışlarım Feza'yı bulduğunda sakin kalmaya çalışan sesimle konuştum.
"Kardeşim nerede?" Sesim absürt denilebilecek düzeyde mutlu çıktığında Feza'nın kaşları garipsercesine çatılmıştı. O bakışlarda neydi? Mutlu olmamdan rahatsız mı olmuştu yoksa? Canavar! O cevap vermemeyi sürdürürken sorumu yinelemek için ağzımı açacaktım ki elini havaya kaldırarak susmamı işaret etti. Cevap vermek için bu hareketi yaptığını düşünmeye başladığım sırada kahvesini alarak masadan ayaklanmıştı. Bana cevap vermeden öylece kalkıp gidecek miydi? Uzaklaşmasına izin vermeden hızla yanına ulaştım.
"Nereye gidiyorsun?" dedim yürümeyi bırakarak soruma cevap vermesi gerektiğini ifade edercesine. İstediğim gibi de olmuştu. Yürümeyi hızla kesmiş, safir rengi gözlerini üzerime dikmişti. Başını hafifçe yana eğerken ürkütücü gözleriyle gözlerime bakındı. Anlam vermeye çalışan bir ifade vardı suratında.
"Asıl merak ettiğin nereye gittiğim mi yoksa kardeşinin nerede olduğu mu?" Elbette nereye gittiği umurumda değildi.
"Kardeşim." Dedim üzerine basa basa. O ise cevabımı duyar duymaz yanımdan sıyrılarak yürümeye devam etti. Öfkeyle dişlerimi sıktım. Çıldırtıcı bir merakın arasına sıkışıp kalmıştım. Öğrenmeliydim. Kardeşimin durumunu ve nerede olduğunu öğrenmeliydim. Feza denen adi herif salondaki tekli koltuğa kurulduğunda hızla yanına ilerledim. Bir an önce cevap vermek zorundaydı. Çileden çıkmama ramak kalmışken dudaklarımı araladım ancak o benden hızlı davranmıştı.
"Kardeşinin nerede olduğunu bilmiyorum." Duyduklarım bende ufak çaplı bir kalp krizine sebep olurken sakin kalmaya çalıştım.
"Ne demek bilmiyorum? Kardeşim nerede Feza KARAHANLI!" Bir hışımla hesap soruyor olsam da alacağım cevaptan ölesiye korkuyordum. Feza gözlerini bana değdirdiğinde umursamaz bakışları içimde var olan kini ikiye katladı. Ardından gözleri benden sıyrıldı ve yemek masasından bizi izleyen Ada'ya değdi. O anda Ada da sanki bunu bekliyormuşçasına konuşmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp +18
Teen FictionÖlüm. İlk kez bir insanın elinde bu denli çekici görünüyordu. Yalnızca babasından alacağı intikam için bu yeteneğini kullanmaya kararlıydı. Ancak kılıç tutan elleri bana yönelse ona 'Dur' demezdim. Onu kaçırdığımı sanıyordum ancak tek yaptığım kendi...