"Hırsız"
✭
Hırsız mı? Ne hırsızı be?
"Ne saçmalıyorsun?"
Kapının arkasına saklanmış, polislere ve -daha çok- ona bakıyordum.
"Koran bey bu evde ışıkların ve seslerin geldiğini ihbar etti."
Göz devirmeden edemedim. Anladığım birkaç şey vardı, birincisi bu adam beni hırsız sanmıştı. İkincisi ise evi gözleyecek kadar yakınımda oturuyordu.
Bu da demek oluyor ki Koran Bartu'yla komşuyum!
"Burası amcamın evi ve benim burada olduğumdan güvenliğin haberi var."
Birkaç küçük pürüzden sonra polisler gitti. Onları ilk gördüğümde Koran'ın beni şikayet ettiği için geldiklerini sanmıştım.
Özür dilemek yerine sadece, "Küçük bir yanlış anlaşılma." dedi ve egolu bir yürüyüşle evi olduğunu tahmin ettiğim yere doğru yürümeye başladı.
"Yanlış anlaşılma götüne girsin senin!" diye fısıldadım.
Polisler yeni gitmişken geri gelsin istemezdim. Soğuğa daha fazla dayanamayıp kapıyı kapattım. Üstümü değiştirip olanlar için Koran'a söve söve evden çıktım. Büyük bir otobüs zulmünden sonra iş yeri yerine direkt stada yöneldim. Bugün kendi sahamızda Alanyasporu ağırlayacaktık. Kimliğimle stada sorunsuz girdikten sonra yeleğimi, şapkamı ve tabii ki mikrofonumla Kemal abinin gelmesini bekledim. Onlarca kez gelmiş olmama rağmen ilk kez gelmişim gibi heyecanla izledim stadı.
Aşığım sana Galatasaray.
Aşığım!
"Elis!"
Kalabalığın içinde beni çağıran Kemal abiyi görünce gülümseyerek ona doğru yürümeye başladım. Nasıl olduğumu ve haberlerle ilgili konuştuk kısaca.
"Oyuncularımız birazdan sahaya çıkacak, biz gidelim artık."
Onaylayıp önünden yürümeye başladım. Bir yandan da Kemal abinin eski futbolcularımız hakkında ki komik anılarına gülüyordum. GSTV olarak yerimizi aldığımız zaman canlı yayına duraksamadan bağlandık.
"Sevgili Galatasaraylılar, herkese merhaba. Ben Elis, Galatasarayımız olarak 11. haftada Alanyasporla kendi sahamızda karşı karşıya geleceğiz. İlk on birimiz her zaman ki gibi kalede kaptanımız Fernando Muslera..."
Maça hızlı başlamış ve Mertens'in on birinci dakikada ki golüyle 1-0, Icardi'nin yirmi ikinci dakikada ki golüyle de 2-0 öne geçtiğimiz de tüm stad olarak sevinçten yeri göğü inlettik. Aynı anda hep bir ağızdan Simge'nin 'aşkın olayım' şarkısını bağıra bağıra söyledik.
"MAUROO!!!"
"ICARDİİİ!"
"MAUROO!!!"
"ICARDİİİ!"
"MAUROO!!!"
"ICARDİİİ!"
Fakat işler istediğimiz gibi gitmedi ve otuz birinci dakikada Boey kırmızı kart gördü. O anları çekerken sinirimden etmediğim küfür, etmediğim hakaret kalmadı. Önde olduğumuz için sevinemedik bile çünkü hakem göz göre göre bizi yiyordu.
Dahası ilk yarıdan sonra takım on kişi kaldığı için asıl dinamik olan Boey'in yokluğunda önce bir gol daha sonra ikinci golü de yedik. Sinirden gözlerim dolu doluyken titreyen ellerimle kameramı takımdakilere odakladım. Bardağı taşıran son damla son dakika da Abdullah Bardakçı'ya verilen kırmızı karttı. Stad bu sefer itirazlar eşliğinde küfürlerle inliyordu. Elimizden alınan iki puanla berabere kaldığımız maçta hiç kimse sakin değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman
Teen FictionPeki siz hiç aklınıza her geldiğinde küfür ettiğiniz bir adama aşık oldunuz mu? Ben oldum.. ▪︎ Bakışlarım dolgun dudaklarına gittiğinde sertçe yutkundum ve gözlerine baktım, o da dudaklarıma bakmıştı. Boğazımı temizleyip, "Bu ne demek şimdi?" dediğ...