1. Sınıfın bitmesinin
son haftaları"Gözlerindeki bu matemi iyi gizle sevgilim.. Acı çektiğimizi, kırıldığımız yeri kimselere belli etme. Bana bahşedilen bu yürek yalnızca senin için atacak ve söz veriyorum yarın gün yeniden doğduğunda mutluluk diye bahsedilen o şey bize de uğrayacak. Sana bulunduğum noktadan kucak dolusu sevgilerimi iletiyorum. Şayet cephe de ölüm bana ulaşacak olursa tek bir damla dökme bana. Gül.. Öyle bir gül ki döküldüğüm yerden yeniden çiçek açayım sana. Kalbini aman ha kilitleme, uzaklardan da olsa hisseder yanarım derinden. Mektubumu sonlandırmak zorundayım şimdi.
Sevgilim.. Öperim gözlerinden.."Hocamız gözlüğünü çıkarıp masaya gerisin geri yaslanırken derin bir iç çekmişti.
"Etkileyici değil mi?" diye sordu okuduğu kitabı halen göz ucuyla izlerken. Dersini erken bitirme kararı alan Murat hoca çok beğenerek okuduğu kitaptan birkaç satır paylaşmıştı bizimle. Tüm sınıf sessiz bir şekilde hocamızı izlerken nihayet birinden ses çıkmıştı.
Portakal Aybüke ve Ayaz.
"Millet neler yazıyor sevgisine görüyorsun değil mi? Sen niye bana yazmıyorsun ki?"
"Cephede miyim ben sanki portakalım? Ben niye sana mektup yazayım?"
Aybüke Ayaz'ı sıkıştırıp dururken gülümsedim kendi kendime. Çocuğu sıkıştırmasa olmazdı hani. Bunlar hep böyleydi gerçi. Bahar döneminin son haftalarına girdiğimiz bu sürede birçok kişiyi yakından tanıdığım gibi onları da tanımıştım. Vize sınavına onlarla birlikte çalıştığım için yakın arkadaş gibi bir şey olmuştuk. Elif ve diğerleriyle de fena bir ilişkim yoktu. Bu üniversiteyi önceki üniversiteme göre daha çok sevdiğimi söyleyebilirdim.
"Sen!"
Murat Hocanın aniden yüksek sesle bağırmasıyla gözümü ona çevirdim hemen.
Niye bana bakıyordu ki şimdi?"Evet sen, göz göze geldiğim arkadaş?"
Murat hocanın gözünün içine içine baktığımı fark edince bakışlarımı kaçırdım hemen. O ben değildim ki? Yoo, değildim işte.
"Kaçırma gözlerini, hey!"
Allah'ım ne olur bana bulaşmasın yine, lütfen lütfen.
"Feride galiba sana diyor hoca." diyen Ayaz'a ciddi misin der gibi baktım. Bende farkındaydım herhalde ama hayır. Bu sefer üstüme alınmamış gibi yapmaya devam edecektim.
"Bana demiyor Ayaz. Sus ve portakalına dön lütfen."
Söylemimle Ayaz, Aybüke'nin göğsüne başını yaslayıp küsmüş gibi yönünü değiştirirken Murat hoca bir kez daha seslendi.
"Rica ederim Mustafa Hocamızın çok kıymetli eşi bakabilir mi buraya artık ?"
"Vallaha da sana diyor işte Feride! Ben miyim Mustafa hocanın karısı sanki?" diye ikinci kez bana atılan Ayaz'a Aybüke'cim sağ olsun yapılması gerekeni yapmış ve kafasına bir tane geçirmek suretiyle tekrar göğsüne yapıştırmıştı yüzünü.
"Bana mı dediniz hocam?" diye güç bela sorduğumda beni görmekte zorlandığı için ayağa kalktım. Biraz önce göz göze gelirken pek zorlanmıyordu ya neyse.
"Burada senden başka Mustafa hocamızın çok kıymetli eşi var mı?" diye sordu tip tip.
"Tabiki yok. Ne biçim bir soru bu? Bir tek ben karısıyım kocamın."
Önce sessizlik oluşan sınıftan bir an da kahkaha sesleri yükselince kurduğum cümlenin farkına vardım hemen. Ay ne dedim öyle? Kesin sınavımda puan da kırar bu? Zaten bu üniversiteye ilk geldiğim de de takmıştı Mustafa'mla bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıttan Kalpler
Narrativa generaleÖzel bir üniversite de öğretim görevlisi olan Mustafa Soydağ, anlaşmalı evlilik yaptığı karısının okuyabilmesi için kaydını kendi çalıştığı kuruma yaptırır. Aynı kurumda kendisi öğretmen karısı öğrencidir. Tamamen Feride'nin yararı için yapılmış bu...