[𝟐𝟎] Final

191 21 130
                                    

"O iyi mi?" diyor Midoriya Shoto'nun yattığı ve saatlerdir gözlerini açmadığı yere bakarak.

Dürüst olmak gerekirse Bakugou'yu bu kadar şaşırtmıyor, herhalde yine birisinin başına bir şey gelicekse bu kesinlikle Shoto olurdu. Her şekilde problemi çekiyormuş gibi gözükse de şu anki durumlarını incelediklerinde bile kendi gözlerinin neler gördüğünü düşünüp öyle konuşması gerektiğini düşünüyor. Kendini hangi haltın içine soktu?

"Bilmiyorum, zaten ne zaman iyi oldu ki?"

"Kacchan!" Midorya sızlanarak oturduğu yerden kalkıyor. "Böyle söyleme!"

Sanki umrundaymış.

"Ne yani yalan mı söylüyorum? Sende biliyorsun 1 aydır doğru düzgün yatamıyorum sen yatabiliyor musun?" Midoriya derin bir şekilde yutkunuyor ve gözlerini kaplayan belirsizlik ile konuşuyor. Midoriya dürüst yalan söylemez, zaten Bakugou'yu istese bile kandıramaz.

"Hayır."

"Bak amacım kimseyi suçlamak değil ama hayatıma Todoroki girdikten sonra sanki bambaşka bir dünyanın parçasıymış gibi hissettim. Ne yaşadığım hakkında zerre fikrim yok ama bir şeyi biliyorum ki onda ters giden şeyler var."

"Ne demeye çalışıyorsun?" diye soruyor Midoriya arkadaşının yattığı yere uzun uzun bakarak.

"Bu mahallede, ülkede, dünyada, adını ne koyarsan. Sihir ve büyü benzeri şeylerin adı bile geçmez küçük çocuklara bunlar sanki velilerinin isteklerini yerine getirmezlerse onlar için ceza olarak kullanılır. Eğer beni dinlemezsen kulakların kaybolur gibi." Kendi verdiği örneğin ne kadar komik olduğunu düşünse bile şu an gülemez, ama diyor Midoriya'nın dikkatini çekerek.

"Bir anda bir kaç çözülebilir gibi görünen cinayet işleniyor sonra bu öyle bir gizeme sürükleniyor ki koskocaman LA karakolu ve dedektiflik bürosu hiçbir şey yapamıyor ama bir anda Todoroki geliyor ve herşey boka sarıyor. Bakugou söylediği çoğu şeyin arkasında bir bakıma red edileyemecek kadar haklı.

Sihir ve büyünün gerçek olduğunu varsayarsak, şu ana kadar hiç yoktu ve şimdi bir anda mı ortaya çıktı?" Söylemesi bile aptalca geliyor.

"Kacchan, önceden annem bir hikaye anlatmıştı." Midoriya ona doğru dönerek dinlediği yere kadar cevap veriyor. "Küçük bir çocuk varmış benim yaşlarımda mükemmel bir şekilde güzel ve herkesin olmak isteyeceği normal bir çocuk. Sonra bir gün aile evinde bir yıkım olmuş. Annesi evden kaçmış, en büyük çocuk ölmüş, babası mükemmeliyet ile kafasını bozmuş. Bu çocuk o kadar umutsuz ve boş bakışlı, duygusuz biri haline gelmişki tanrılar ona umut ve duygu vermişler. Sonra onu seçmişler, artık istediklerini yaptıracakları biri, dünyada var olan bir ruh yaratmışlar ama karşılığında bir bedel ödemek zorunda kalmış."

Midoriya kalkıyor ve uyuyan arkadaşının yüzüne uzun bir süre dokunuyor sonra parmakları kırmızı yara izinin üzerinde duruyor. Uzun uzun bakıyor sonra nefesi kesilerek söylüyor.

"Onun yüzünde bir iz bırakmışlar."

Bakugou hızlı bir şekilde geri çeviriyor. "Hayır bu gerçek değil!? Kendi gözlerimle gördüm annesi sırf babasına benziyor diye bunu yaptı." Olamaz, kendi gözleri ile gördü.

Yeşil saçlı çocuk ona bakarak, hikaye daha bitmedi, diyor. "Tanrılar bir anda yüzünde yara izi olan bir çocuğu yollayamazlarmış. Annesi bir gün eve yeniden gelmiş, hiçbir şey olmamış gibi davranmış yeniden aile olabileceklerine inanmış. Aynı zamanda hala yas tutmaya devam etmiş ölen oğlunun ardından hergün ağlarmış. Baba bunu kabullenememiş ya da hiçbir zaman kabullenmek istememiş. Son çocuğunun mükemmel olabileceğine tanrıların ona yardım edeceğine inanmış çünkü o çocuk onu temsil edecek ve onun adını taşıyacakmış. O çocuğunun mükemmel olması için elinden geleni yapmış, kendi oğluna çok kötü davranmış." Midoriya duraklıyor ve kendisini izleyen kırmızı gözlere bakmakta zorluk çekiyor. "Karısını kışkırtmış bir gün çocuk nasıl olduğu bilinmeden anne ile birlikte hastaneye kaldırılmış ama hepsini tanrılar planlamış o çocuk eve geri döndüğü zaman yüzünde hiçbir şekilde düzeltilemeyen bir yara izi ile geri dönmüş ve asla annesini yeninden hatırlayamamış."

Los Angeles Cinayetleri (𝓑𝓪𝓴𝓾𝓽𝓸𝓭𝓸)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin