❝ i'm not afraid anymore, because you're by my side
you won't let go of my hand
you're saving my life...❞.
Haechan
"Haechan bana o çocukların isimlerini veriyorsun ve ben onların ağzına sıçıyorum. Kapiş?"
Mark'ın beni daha fazla germemek için sakin tuttuğu ses tonuna istemsizce gülüp önümdeki yarısı yanmış yumurtalı şeyle bakıştım.
Doyoung anlaşılan yine küçük mutfağımızda yeni bir şeyler denerken insan sağlığına düşman olan bir şey keşfetmeyi başarmıştı ama Jaemin de ben de onu masaya oturduğumuzdan beri eleştirip durduğumuz için artık patlamaya hazır bir bombaya dönüşmüştü. Bu yüzden Jaemin ile yaptığımız sessiz bir anlaşmayla birlikte Doyoung'u ağlatmadan önce susma kararı almıştık.
"Aslında biraz yapılı çocuklardı. Nasıl ağızlarına sıçacaksın?" psikolojik savaşta aç susuz günlerce hayatta kalırdım ama şiddet bana anlamsız ve zaman kaybettiren bir şey olarak geliyordu. Mark da bunu bildiği için ortamı yumuşatmak için bana takılıyordu ama bazen sesi öyle kararlı çıkıyordu ki ciddiye alasım gelmiyor değildi.
"Ben onları sözlerimle tokatlayacağım. Sonra protein reis onları dövecek.." hoparlör açık olduğu için masada oturan diğer ikili Mark'ı dinlerken ellerindeki çubukları bırakmıştı.
Arkadaşlarımızla uğraşmak sevgilimle ortak olan hobilerimizden biri olduğu için arada hiçbir sebep olmadan ben evde, o da yurt odasında hoparlör açık bir şekilde konuşurduk. Canımız çok sıkılmışsa diğerlerinin de canını sıkmak için sesli konuşmaya da bayılıyorduk.
Protein reis lakabını pek hoş karşılamayan Jaemin masadaki telefona doğru orta parmağını gösterdiğinde aracı olma görevini üstlendim,
"Sana orta parmak çekiyor."
"İntikamımı al çabuk!" Mark dramatik bir nidayla bağırınca gülümseyerek ben de Jaemin'e orta parmağımı gösterdim.
"Veletler.." Jaemin ofladıktan sonra sandalyeyi gürültüyle hareket ettirerek ayağa kalktığında Doyoung ve ben ne geleceğini bilerek zaferle ev arkadaşımıza gözlerimizi diktik.
"Tamam ulan siz kazandınız! Yemeği ben ısmarlıyorum beleşçiler..."
Doyoung ile birbirimize sırıtarak baktıktan sonra masanın altından birbirimizin bacağını dürtükledik.
Ne zaman evde yemek olmasa ya da yemek denilmeye bin şahit gerektiren şeyler mutfakta barınsa gizli bir oyun oynamaya başlardık. Herkes aç değilmiş gibi davranır ve sessizce bir kişinin öne çıkıp yemek ısmarlaması için telepati yoluyla birbirimize baskı yapmaya çalışırız, o kısımda abarttığım kadar gelişmemiş olsak da sade sessizlik bile yeterince baskıcı olabiliyor, çoğunlukla Jaemin kaybeder çünkü bizim aksimize onun günlük olarak alması gereken bir kalori miktarı var. Kendisi vicdanlı bir grup babası olduğu için de açlığa dayanamadığında hepimiz için yemek alır.
Jaemin yemek siparişi vermek için telefonunu çıkarıp uzaklaştığında hala hatta olan sevgilimi hatırlayıp telefona seslendim.
"Mark?"
"Haechan?" anında cevap verişini duyunca içimden gelerek güldüm. Kısa bir telefon konuşmasıyla bile enerjimi yerine getirebiliyordu.
"Siz hala atölyede misiniz?"
"Evet ya canım çok sıkıldı. Renjun Jeno ile proje hakkında bir şeyler tartıştıp durduğu için ben de onunla birlikte burada tıkılı kaldım.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's love
Fanfictiongündüz veya gece olsun, bir daha asla yalnız dolaşmayacaksın. #It's okay that's love'ın devamıdır.. ana çiftler: dotae, renmin, markhyuck