a little pain

51 6 31
                                    

The two of us together definitely get back the smile we forgot
and become strong again
.
please realize,
i am here
waiting for you.

.

Renjun

Taeyong'un yattığı hastane odasının önünde dururken tekrar içeri dönmeden önce yanımdaki Mark'ı durdurdum.

"Doyoung'u sen ara."

"Ama-.." itiraz etmek için ağzını açan Mark'ı susturmak için Doyoung'un numarasını çoktan aradığım telefonumu Mark'ın kulağına koydum, "Taeyong ile biraz yalnız konuşmak istiyorum."

Mark tekrar bir şey demeye niyetlenmiş olsa da Doyoung telefonu çabucak cevaplayınca susmakla yetinmişti.

İşaretleri önceden görüp zamanında bir şey yapmadığım için kendime kızgındım biraz, Taeyong gözümün önünde solup giderken temkinli davranmak yerine direkt harekete geçmeliydim. İnsan hayatı hassas ve kırılgan bir yapıydı, ne kadar güçlü görünmeye çalışsak da içerinin dolup taşması ufak bir çatlağa bakıyordu.

Taeyong'un iki tane daha hastayla paylaştığı odaya girdim ama kapıyı arkamdan kapattıktan sonra ikinci bir adım atamamıştım. Taeyong'un yataktaki bilinçsiz bedenini görmek birçok kötü anıyı daha aklıma getirmişti. Yere düşen bedenini yakalamaya koştuğumda adrenalinden sıcak olan bedenim şimdi buz kesmişti. Bugün başına bir şey gelseydi ne yapardım bilmiyorum. Doktor serum vermenin yeterli olduğunu söylemeseydi daha ne kadar suçlu hissedebileceğimi tahmin bile edemiyordum. Israrım üzerine test yapmak için kanını da almışlardı ama hala rahat hissedemiyordum. Kendi bedenim rahatsız edici şekilde ağır hissettiriyordu.

Yabancı bir ülkede bir grup garip insan bulmuştum, daha doğrusu onlar beni bulmuştu. Beni aralarına alıp içlerinden biri yaptılar. Yeri geldi sofralarındakini, yeri geldi kalplerindekileri paylaştılar. Sadece kendim olmamı yeterli gördüler. Beni bir insan gibi hissettirdiler. Bana, hiç sahip olamayacağımı düşündüğüm şeyleri ben aramadan verdiler. Bu insanların sadece bir ömür değil, bütün hayatlarında mutlu olmalarını dilemem az bile.

Beni olabileceğim en iyi versiyonuma dönüştürüyorlar.

Beni insan gibi hissettiriyorlar..

"Renjun.."

Kırılgan sesi kulaklarıma ulaştığında şaşkınlıkla düşüncelerimden sıyrılıp çoktan uyanmış olan Taeyong'a baktım. Yataktan doğrulmaya çalıştığını görünce vücudumu sonunda harekete geçirmeyi başarıp yanına gittim.

"Geçen sefer ki gibi yapalım mı?...sen bir sorumu cevapla, ben de senin bir sorunu cevaplayayım."

"İlk ben sormak istiyorum." Taeyong'un yüzüne anlık olarak bir aydınlık geldiğinde onu reddetmeyip başımı salladım ve başlaması için onu onayladım.

"Doğduğumda bir taneye sahip olmadığım için hiç aile arayışında olmadım."

Geçen sefer benim kullandığım cümleyi alıntılayınca sorunun nereye gittiğini tahmin edebilsem de ilgiyle onu dinledim.

"Bu cümleyle ne demek istemiştin?"

Anlatılması çok karmaşık bir hikâye değildi aslında ama dillendirmeyi sevmiyordum, eksik hissettiriyordu. Bir de ben kendimi insanlara açmayı seven biri değildim, nasıl yapıldığını da hiç öğrenememiştim.

Let's love Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin