Bakışlarımı yeniden bahçe kapısına doğru çevirdim, ön kapı varken bahçe kapısından girmelerini tam onlara uygun bir hareketti. Altay'ın dayısı, dayısının eşi, teyzesi ve teyzesinin süt kızı bahçe kapısından içeriye giriyorlardı.
Sefa'ya döndüğümde göz göze geldik "Asker! Vaziyet al." Sefa hemen sözümü dinleyip açık olan iki gömlek düğmesini kapattı.
Elini uzatıp, "Gazamız mübarek olsun kardeşim," dediğinde uzattığı elini sıktım "Âmin kardeşim, âmin."
Altay bu halimize güldü, ama onunda bu duruma gerildiğini ve onların gelmesinden hoşlanmadığını biliyordum.
"Sıkmayın canınızı," deyip ikimizin arasına girip bir kolunun altına beni bir kolunun altına Sefa'yı aldı. Normalde Sefayı iter tek sarılırdım ama gün birlik olma günü.
Altay'ın baba tarafı bizi her ne kadar çok sevse de anne tarafı da bir o kadar sevmezdi.
Ne beni ne de Sefa'yı Altay'ın yanına ve aileye yakıştıramıyorlardı.
Sefayla bu durum çok umursamamaya çalışsak da hep sert yerlerden bizi vurmaya çalışıyorlardı. Altay, bu yüzden onlarla arasına mesafe koymuştu ama bu onların umursadığı bir konu değil fazla yüzsüzlerdi.
"Hih! Benim yakışıklı yeğenim, neden bu havada bahçedesin esiyor bak üşürsün canım."
Altay, ona ilgiyle yaklaşan teyzesiyle bir adım geriye kaçıp yanağına dokunmak üzere olan elden kaçındı, omzumdaki kolu sıkılaştı.
Teyzesi buna bozulsa da, gülümsemeye devam etti. Yengesi bizi süzüp, yüzünü buruşturdu ardından görümcesine ithafen konuştu, "Abla ne üşümesi baksana yapışmışlar yine oğlana kene gibi." Teyzesi, görümcesine 'haklısın' der gibi bakıp bizi pis gözleriyle süzmeye başladı.
Allah'ım sen nazardan koru, âmin.
Altay, nadir duyduğum soğuk sesiyle yengesine cevap verdi "Onların kenesi olan benim yenge, sözlerinde dikkatli ol."
Dayısı, eşine doğru bakıp boğazını temizleyip araya girdi "İlk dakikadan başlamayalım," ardından Altay'a döndü samimi bir gülüşle, "İyisin değil mi oğlum?" Altay, kısaca iyiyim dediğinde bu sefer konuşan teyzesinin süt kızı yani Zuhal oldu.
Yalak Zuhal.
"En son sakattın, geçti komple sakatlığın umarım?" naif ve ilgili çıkan sesiyle gözlerimi devirdim, saat başı Altay'ı stalklamıyormuş gibi konuşması son derece komikti.
Altay ona bakmaya dahi tenezzül etmen bana baktı, yüzümde nasıl bir ifade varsa gülmemek adına dudaklarını bastırdı.
"Geçti, Melisa'nın desteğiyle çabuk atlattım." Gözlerime güzel güzel bakarak dediği şeyle totosuna vura vura sevesim geldi.
Karşımızdakiler bozulan suratlarıyla bize bakarken Alperen abinin gelmesiyle dikkatlerini ona verdiler, onlar önden Alperen abiyle giderken biraz uzaklaşmalarını bekledik.
Sefayla aynı anda yumruklarımızı kaldırıp tokuşturduk, "1-0 öndeyiz." Kafamı sallayıp onayladım "Ve daha biz cevap vermeye bile başlamadık, cevap vermeye başladığımızda farkla bu maç bizde olur." Dedim.
Sefa, hırslanmış bir şekilde kafasını salladı. O, önümüzden ilerlemeye başladığında Altay'ın omzumdaki elini tutup onu durdurdum. Altay bu hareketimle tek kaşını kaldırdığında gülümsedim, "Hatırlat müsait olunca totona vura vura seveceğim seni, içimde kalmasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saman Sarısı | Altay Bayındır✓
Fanfiction"Kovalarken hayatımı yakalandım sana bir an..." 26.12.2022