Bölüm on yedi

231 32 4
                                    


"Ziyaretçiniz var."

"Kim?" diye sorduğumda hemşire gülümseyerek kapıyı araladı ve çıktı ardından giren bedenle bedenimde bir şok dalgası oluştu.

Gözlerimi kapatıp açtım, Altay buradaydı. 

"Sen?" deyip hızla ayağa kalktığımda, Altay yanıma gelip sıkıca sarıldı.

Ellerim havada öylece kaldım, üzerimdeki şaşkınlıkla öylece dururken sesini duydum.

"Çokça özledim seni." hâlâ sarılmadığımı fark edip konuştu, "Sen özlemedin mi yoksa?" dediğinde silkelendim kendime geldim ve kollarımı sıkıca Altay'a doladım.

"Çok özledim." diye mırıldandım saçının kokusunu içime çekip bir öpücük kondurdum, "Çok fazla özledim hem de."

Geri çekilip yüzümün her bir yanına öpücüklerini kondurdu ardından elinde tutuğu çiçekleri uzattı.

Melisa çiçeklerini.

"Sana senden güzel çiçek bulamadım." dedi. 

Çiçekleri elinden alıp komidinin üzerine bırakıp bu sefer yüzünün her yerini öpen ben oldum.

"İyi ki," saçlarına bir öpücük kondurdum "İyi ki geldin." Geri çekildiğimde gülümsedi, "İyi ki geldim." Deyip tekrar sarıldı.

"Sensiz hep eksik günlerim," dediğimde, "Sensiz hep eksiğim." dedi.

Hafife geri çekildi, "Nasıl hissediyorsun bir tanem?" diye sorduğunda yüzünü süzdüm özlemle, "Sen buradasın ya çok iyi hissediyorum."

"Laf cambazlığı yapma bana," deyip burnuma bir fiske attı. 

Gülümsedim, "Gerçekten iyiyim bebeğim, her telefon görüşmemiz de dediğim gibi inan bana."

Derin bir nefes aldı, "Öyle olsun." deyip ardından kaşları çatıldı, "Ayakta kaldın çok fazla, geç otur güzelim." deyip beni arkamdaki yatağa oturttu.

Saati kontrol etti, "Hemşireye söyleyeyim ilacını versinler daha fazla bekletilmesin, ağrın olur canın yanar." önüme gelen saçlarımı nazikçe omzumdan geriye attı, "Senin canın yanarsa, benimki daha çok yanar."

/////// 

Ben, Altay'a bağlıyım, bağımlıyım. Aylardır, ondan uzaktım ve bu benim isteğimleydi.

Ne yanlış bir istekti bu.

Ama böyle olmak zorundaydı, odaklanması gereken bir kariyer vardı ve ben bencillik yapamazdım.

Onu takımda görmek isteyen taraftarları yüz üstü bırakamazdı.

Ben ondan aylarca ayrı kalmaya razıydım bu yüzden.

Sürpriz olarak bir anda çıkıp gelmişti kurban olduğum, o da dayanamamıştı benim gibi.

Benim gibi özlem doluydu kalbi ve gözleri.

İki gündür benimleydi, yanımdaydı. Bir an olsun yanımdan ayrılmıyordu. Betül dinlenmek için burada tutuğumuz eve gitmişti.

İkimiz yalnızdık.

Yanımda uzanan bedenine çevirdim vücudumu, alnına değen kıvırcık saçlarına bakıp gülümsedim.

Uyurken ayrı bir masumluk geliyordu güzel yüzüne.

Dudakları büzülmüş, alnına saçları dökülmüş bir elimi sıkı sıkı tutmuş masum yüzlü Altay.

Kıkırdadım, biraz sesli kıkırdamış olacağım ki Altay'ın kaşları hafifçe çatıldı.

Kıkırtım anında kesilirken kaşları daha da çatıldı ardından uykulu boğuk sesini duydum, "Gülmeye devam et, günüm aysın."

Söylediği şeyle yüzümü sıcacık bir gülümseme kapladı.

"Uyandırdım." Diye mırıldandığımda gözlerini açtı birkaç kere kırpıştırdı kendine gelmek ister gibi, "Hep böyle uyanayım." Dediğinde alnındaki saçları geriye itip alnına hakiki bir öpücük kondurdum.

Avcunun elinde olan elime derin bir öpücük kondurup yerinde doğruldu.

"Nasıl hissediyorsun? Baş ağrın falan var mı?" diye ilgiyle sorduğunda gülümsedim, "Çok hafif var sadece endişelenme."

Sıkıntılı bir nefes verdi, herhangi bir ağrımın olmasından hoşlanmıyordu biliyordum.

Bugün son günümüzdü akşam dönecekti. Bunun burukluğu vardı içimde. Her ne kadar beni böyle bitkin ve hasta görmesini istemesem de burada olması çok iyi gelmişti.

Gözlerimi kapatıp açtığımda yanımda olması ilaç gibiydi.

Bir süre sonra kahvaltımız gelmişti, Altay kendi kahvaltısını etmek yerine benimle ilgileniyordu.

"Bundan da al bakalım." Çatala bastırdığı yumurtayı uzattığında yarı yolda karşılayıp ağzıma aldım.

"Senin kahvaltılarını özledim." Dediğime burukça gülümsedi, "Az kaldı bir tanem." Tekrar ettim, "Az kaldı."

/////// 

Ben kahvaltı ettikten sonra Altay'a ben yedirmiştim. Şimdiyse hastane bahçesine dolaşmaya çıkmıştık. Altay kolunu omzuma sardı iyice, ben de ona yanaştım. Elimde döndürüp durduğum çiçeğe bakarken gülümsedim. Ardından durup Altay'a döndüm, bana bakarken gülümsedim elimdeki çiçeği kulağının arkasına sıkıştırdığımda kaşlarını kaldırdı.

"Bunu benim sana yapmam gerekmiyor muydu?" dediğinde omuz silktim, "Bizde böyle olalım." gülümsedi, "Olalım."

İlerideki boş banka bakıp, "Yoruldun mu?" diye sordu biraz yorulmuştum, kafamı olumlu anlamda sağladığımda tekrar omzuma kolunu atıp banka doğru yönlendirdi beni.

Banka oturduğumuzda aklıma gelen film sahnesiyle gözlerim doldu.

"Aklıma İncir Reçelindeki bank sahnesi geldi." Dediğimde yaslı olduğum bedeni gerildi, "Biz öyl-" lafımı kesti "Biz öyle olmayacağız çiçeğim, sen her zaman beni çiçeklerinle sarıp sarmalayacaksın."

/////// 

Akşam olmuştu, hiç istemediğim o saat gelmişti. Altay gidiyordu.

Gözümü açıp kapattığımda yanımda olmayacaktı.

Yatakta oturmuş, Altay'ın banyodan çıkmasını bekliyordum. Bir süre sonra kapı açıldı Altay üzerini değişmiş, yüzü asık bir şekilde çıktı. Beni görünce asık yüzü aydınlandı.

Sıcacık gülümseyip yanıma geldi. Yüzümü süzüp her yerine öpücük kondurmaya başladı. Ardından derin bir nefes alıp geri çekildi, "Artık gitmem gerekiyor."

"Gitmesen keşke." 

"Keşke ama sen ne zaman istesen gelirim biliyorsun."

"Biliyorum."

Sımsıkı sarıldım, sımsıkı sarıldı.

Yeniden vedalaştık, bu kez son olmasını dileyerek.

"Seni hep seviyorum, bebeğim." Dedim.

"Seni hep seviyorum, canımın içi." Dedi.

Gözlerimi açtım kapattım Altay buradaydı.

Burnuma bir duman kokusu doldu.

Gözlerimi kapattım açtım Altay yoktu. 

<3

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum <3

12.03.2023

Saman Sarısı | Altay Bayındır✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin