Bölüm 15

1.9K 428 127
                                    

Yemek saati geldiğinde Ateş, yayıldığı yataktan kalkıp odadan çıktı. Ortalıkta kimse olmadığına göre yemek salonuna geçmişlerdi. Daha kapıdan ablasının sesini duydu. Yarı otoriter yarı sevecen tonlaması ile çocuklarla konuşuyordu. Ah o tonlama yok mu? Herkesi yola getiriyordu. Küçükken de bir yere gidecekleri zaman Ateş'i karşısına alır aynı ses ile ne yapıp ne yapmaması gerektiğini anlatırdı. Genelde yapmaması gerekenler ağır basardı ve Ateş tam tersi davranıp ablasını çileden çıkarırdı. Şimdi ise o ne derse tamamdı. Sanki çocukluğunda yaptığı tüm yaramazlıkları affettirmek ister gibi.

"Evet, çocuklar... Öğretmenlerinizi tanıyorsunuz zaten, bir de doktorumuz var ama nerede olduğunu bilmiyorum"

Ateş kolları iki yana kocaman açık salona girdi.

"Ve işte aranan doktor bulundu"

Derin, kardeşinin kocaman gülümsemesine karşılık vererek sarıldı.

"İşte doktorumuz Ateş. Ateş abiniz benim kardeşim. Olmamasını dilerim ama ufak kazalar başımıza gelirse o bize yardımcı olacak"

Cemre, öğretmenlerin oturduğu masada kollarını bağlamış Derin'i dinlerken Ateş'in içeri girmesi ile şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. Dudaklarından sessiz bir küfür çıktı. Savaş, ablasına dönüp eğlenerek "Yok artık!" dedi.

"Savaş, senin bundan haberin var mıydı?"

"Yok abla, nereden olacak. Her sene başka doktor geliyordu"

Ateş, Derin'in yanında dururken gözlerini salonda gezdirdi ve Cemre ile göz göze geldi. Kaldı. 'Sakin oluyorum. Masaların üzerine çıkıp koşturmak aklımdan geçmiyor. Çocuklar var karşımda. Kendine hâkim olmalıyım'. Hızla ablasının yanından ayrılıp hedefe kilitlenmiş olarak Cemre'nin yanına gidip oturdu.

"Bu ne güzel sürpriz böyle. Beni görmek istemediğini sanıyordum"

"Senin için mi buradayım sanıyorsun?"

"Neden her ne olursa olsun. Sonuçta buradasın"

Ateş öne eğilip Cemre'nin yanında oturan Savaş'a "Naber?" dedi.

"İyiyim, sen nasılsın?"

"Şu an harikayım"

İki adam gülüştü ve Ateş arkasına yaslanıp sırıtarak Cemre'ye baktı. Cemre ise sadece başını iki yana sallayabildi. Türlü laflarla, saçmalayarak da olsa onu kendinden uzaklaştırmıştı ama adamın burunun dibine kendi gelmişti. Savaş'la da iyi anlaşırsa ki bu büyük bir olasılıktı, kampın nasıl geçeceği merak konusu oldu. Toplantı sona ermiş ve yemek servisi yapılmıştı. Ateş bir an bile Cemre'nin yanından ayrılmadı. Yemek almaya yanında gitmiş, masaya dönerken bir adım arkasından takip etmişti.

"Ee... Sen ne yapacaksın burada? Doğa hayvanlarını nasıl gezdirildiğini mi öğreteceksin çocuklara"

Savaş çorbasını püskürtecekken zorla peçete ile ağzını kapattı. Ablasından yediği dirsek darbesi bile gülmesini engellemedi. Cemre başını çevirip dim dik adamın gözlerine baktı.

"Ben spor eğitmeniyim. Çocuklara spor yaptıracağım"

"Bunu neden ben bilmiyorum? Köpeklere ne oldu?"

"Bilmen gerekmiyordu. Zamanı geldi, öğrendin işte"

"Demek sıkı vücudunun nedeni buymuş"

Savaş bu defa sen bunu nereden biliyorsun bakışı ile Ateş'e döndü.

"Savaş kulağını aramızdan alır mısın?"

"Yok, kalsın orada. İlginç bilgiler geliyor. Kim neyi nereden biliyormuş merak ettim"

ATEŞ PARÇASI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin