17

527 65 23
                                    

***


***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Kapı iki defa tıklatıldıktan sonra içeri bir hemşire girdi. Gözünü odada bir kaç saniye gezdirdi ve konuşmaya başladı.

"Üzgünüz ama ziyaret saatiniz bitmiştir. Hastanın dinlenmesi gerek."

Pixis ve Levi gözlerini hemşireye dikerken sen oturduğun yerden kalktın.
"Kısa zamanda iyileşmen dileğiyle, Erwin."

Küçük bir baş sallamasıyla cevap verdi sana. Ardından Levi ile birlikte çıktınız odadan.

Pencereden gelen gün ışığıyla aydınlanan koridorda yan-yana ilerlediniz. Sessizliğiniz yüzünden sadece ayak seslerinizi duyuluyordu. Konuşmuyordunuz ikinizde. Hayır, bu evlilik meselesi yüzünden değildi. Keşfedilen yeni gerçekler yüzündendi.

"Uça-kaça etrafda insanları öldür, sonrada 'İnsanlığın en güçlüsü' adını al...Tch. Midemi bulandırıyor."

Saçları gözlerini kapattığı için tam göremiyordun yüzünü. Ama sesindeki karışık duygular her şeyi anlatıyordu. Ağzını açıp tek kelime bile edemezdin bu konuda. Çünki nasıl teselli vereceğini bilmiyordun. Desteğini beden diliyle göstere bilirdin sadece.

Elini beline koyup kendine çektin nazikçe. Böyle bir şey yaptığında seni tekneleyen ve tersleyen Levi şimdi sakince bakmakla yetinmişti. Yanınızdan geçen bir kaç askerin şaşkın bakışlarını görmezden gelerek elin Levi'nin belinde çıktınız binadan.

Dakikaların ardından karagaha ulaşmıştınız. Üst rütbelilerin odaları bulunan kata çıktınız ve Levi'nin ofisine doğru ilerlediniz. Senin için alışkanlık haline gelmişti bu. Onun odasına sağ-salim ulaştığını görmek içini rahatlatıyordu. Kapısını kapattığı anda başka işlerini halletmek için gidiyordun. Bu seferde Hange'nin yanına gidecektin. Onunla konuşman gereken konular vardı.

Ofisine girdiğinde tam dönüp gidecekken konuştu Levi.

"Anahtar." Elini sana uzatmış bekliyordu Levi. Afallamıştın.

"Ne?" Gözlerini devirdi Levi.

"Cebinde odanın anahtarı bir yere gidiyorsun. Düşürüp kaybedersen başına iş açmış olursun. Ver onu bana. Geldiğinde geri alırsın."

Bir anda böyle konuşması kafanı karıştırmıştı. Bu zamana kadar odanın anahtarını hiç kaybetmemiştin. Ancak diğer taraftan düşünüldüğünde, bu hiç bir zaman kaybetmeyeceğin anlamına gelmezdi. Dediğinde haklılık payı vardı. Sadece hiç beklemediğin anda söylemesi şaşırtmıştı seni.

"Anlaşıldı." Elini cebine attın ve anahtarı avucuna yerleştirdin. Anahtarı alıp ofisinin kapısını kapattı Levi. Sen ise arkanı dönüp karargahta Hange'yi bulmaya gittin.

➳𝚖𝚢 𝚘𝚖𝚎𝚐𝚊❝𝚕𝚎𝚟𝚒 𝚊𝚌𝚔𝚎𝚛𝚖𝚊𝚗.❞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin