Arabanın kapısını açıp kaldırıma ayak basan Seungmin kapıyı kapatırken ön koltukta oturan Jeongin'in sesine döndü, camdan kafasını çıkarmış genişçe gülümseyen yüzüne baktı."Bu pazar bizim evdesin o zaman?"
Çocuğun yanında, şoför koltuğunda oturan Changbin'in ilgili ifadesine bakıp kafa salladı. "Bir aksilik çıkmazsa geliyorum pazar günü."
Jeongin rahatlamayla derin bir nefes verdi, araba koltuğuna dizlerini çıkarıp camdan sarkarak Seungmin'e kollarını açmasıyla Changbin refleksle çocuğun hırkasının ucunu kavradı.
"Görüşürüz o zaman," Kollarını yanaşması için sallayan Jeongin'e içindeki nostaljik his ile yanaşan beden ona veda için sarıldı. "kendine iyi bak!"
"Görüşürüz Jeongin." Ayrıldıklarında içerde ona bakan Changbin'e el sallayarak geri geri yürümeye başladı. "Görüşürüz hyung."
Changbin'den aldığı dostane kafa selamı ile genç çocuğun pencereden içeri çekilip arabanın yola koyulmasını sakince izledi, huzurlu ifadesiyle ıslık çalmaya başlayıp evin kapısına doğru yürümeye başladı. Günü iyi başlamıştı, yeni insanlarla tanışmak o kadar da korkunç gelmemişti.
Demir kapının önünde anahtarını almak için elini kımıldattığı sırada aklına gelenle dudağını dişledi, eşofmanının cebine sokmak için hareketlendirdiği elini zile uzattı. İçerden gelen melodiyi dinlerken kapının açılmasını beklemeye başladı.
Aralanan kapıdan annesinin şaşkın suratı gözüktüğünde huysuzlukla söylenirken ayakkabılarını çıkarmak için eğildi.
"Anahtarımı ne zaman geri vereceksin? Kapıda beklemek hiç hoş değil."
Annesi içeri girebilmesi için kapıyı sonuna kadar açıp geri çekilirken, "Senin ev anahtarın sende." dedi.
Seungmin kapıdan elinde ayakkabılarıyla geçip geniş dolabın kapağını açtığı sırada iç çekti. "Anne," Elindekileri rafa yerleştirip dolabı kapatırken kadına baktı. "ben senin oğlunum, düşmanın değil. Sadece bazı şeyleri unutmuş oğlunum."
Bayan Kim ne diyeceğini bilemeyerek kafasını eğdi, kapıyı dalgınca itekleyip sözlerini düşündü. Seungmin'in ardında holde ilerlerken nerede yanlış yaptığını anlamaya çalıştı.
"Ne düşmanından bahsediyorsun? Sadece mutlu olman için çabalıyorum."
Seungmin salonun ortasında durup arkasına döndü, bakışlarını annesine çevirdi. "Beni sürekli tersleyerek mi gösteriyorsun bunu?"
"Efendim?"
Şaşırmış kadının karşısında yorgunlukla derin bir nefes alıp verdi, birkaç dakika önce de kalan huzurunu özlemle andı. "Sürekli bana laf sokuyorsun, en ufak sohbetimizde iğneliyorsun."
"Seungmin-"
"Seungmin ne! Evinde olmamdan bu kadar rahatsızsan direkt söyleyebilirsin."
Kadın neler olduğunu anlayamazken ellerini kaldırdı, "Oğlum olur mu öyle şey, sen iyi ol diye yapıyorum her şeyi." deyip Seungmin'in kollarını tutmaya uzandı.
Gergin beden kendine yaklaşan ellerden kaçınıp geriledi, dokunuşlardan kaçtı. "O zaman bu yaptıklarının mantığı ne, sen beni uzaklaştırırken nasıl iyi olurum!"
Bayan Kim aklından geçen cümleleri toparlayamazken ne yapacağını şaşırdı, oğlunun yüzüne kaşlarını çatarak baktı. "Çabalamanı istiyorum! Hatırlamakta bir uğraş göstermen için seni itekliyorum!"
Seungmin yüzünü ellerine gömerek ovuşturdu. Bu sabah Jeongin'ler ile olan tanışmasına kadar olan tek şey işte buydu, geçmiş ve hatırlamak. Nereye giderse gitsin hatırlaması gerektiği, bilmediği geçmişinde neler olduğu konuşuluyordu. Çok yorulmuştu bundan. Hatırlamanın dayatılmadığı bir dakikası bile kalmamışken en çok güvendiği kişinin her gün, evde geçirdiği her saniye başında dikilerek boğulduğu çamura kafasını bastırmasından da çok yorulmuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/326090140-288-k523779.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İf You Forget Me | Chanmin
FanfictionSeungmin, hastane odasında gözlerini açtığında neden orada olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu, uyandığında elini tutan adamın kim olduğunu ya da yanında olma sebebini de bilmiyordu. Chan isminin kendinde hangi duyguyu çağrıştırması gerektiğinden bil...