Gecenin en samimi ve tanıdık şeyleri bile gizlenmiş ve tehlikeli gösterme gibi tuhaf bir özelliği vardır. Aynı alacakaranlığın, tanıdık olmayan şeyleri olumlu anlamda korkunç gösterme konusunda daha da iyi bir yolu olduğu gibi.
Dairene gitmek için caddede yürürken bunu hatırladın. Birkaç blok ötedeki kasabada bazı liseden arkadaşlarınla akşam yemeğine çıkmıştın. Bir kedi yolunun üzerinden geçip yakındaki bir sokağa doğru koşuştururken, seni eve bırakma tekliflerini geri çevirdiğin için pişmanlık duymaya başladın.
Hepsi yemekten sonra bir şeyler içmek için dışarı çıkacaktı ama sen ertesi gün sabahki derslerine hazırlanmak için erkenden yatmaya karar vererek bunu reddettin.
Sokak lambaları birbirinden uzaklaşmaya başladıkça, duyduğun her gürültünün farkında olarak daha hızlı yürüyordun.
Birkaç metre ileride neon tabelası titreyen bir bar vardı ve bağırışlar ile boğuk kavga seslerini duyabiliyordun. Bağrışmalar kesildi ve köşede iki figür belirdi.
Panik içinde bir çöp konteynerinin arkasına saklandın ve gözden kayboldun. Barın içinden gelen müzik sesi yükseldi ve sonra adamlar içeri girerken tekrar azaldı.
Kalbin hızla çarparak yolunuza daha da hızlı devam ettin. Bulundukları küçük geçidi geçtin ve acı içinde inleyen bir ses duydun.
Bir an için yanlarından geçip gitmeyi düşündün. Bu kişinin kim olabileceği hakkında hiçbir fikrin yoktu. Belki de ona saldıran adamlar haklıydı. Belki de..
Hayır, yardım etmeliydin. Doktor olmak için eğitim alıyordun, daha yalnızlık içersinde acı çeken birine dâhi yardım etmeyi göze alamazsan nasıl bir doktor adayı olurdun?
Cesaretini toplayıp yabancıya yaklaştın. Senin yaşlarında genç bir adamdı. Saçları uzamış ve dağınıktı.
Yüzünün yakışıklı olduğunu düşünüyordun ama o anda sol yanağında oluşmaya başlayan bir çürük ve sağ kaşının hemen üstündeki kesik yüzünden burnunun kenarından aşağıya bir çizgi halinde kan sızıyordu. Bir elini yanına götürmüştü, bu da o bölgede ağrı olduğunu gösteriyordu.
“Hey,” dedin ürkekçe, bir adım kadar uzakta durarak. “İyi misin? Ben tıp öğrencisiyim. Yaralandıysan yardım edebilirim..”
“Yardıma ihtiyacım yok.” Adam homurdandı ve Avustralya aksanıyla konuştu.
Yüzünü buruşturarak kendini yerden kaldırmaya çalıştı. Ayağa kalktığında destek için duvara yaslandı, hâlâ yan tarafını tutuyordu. Gitmedin, inatçı yapın yardım etme kararlılığında kendini gösterdi.
“Başın ağrıyor mu? Hiç sisli hissediyor musun? Beyin sarsıntısı geçiriyor olabilirsin.”
Son cümlenle birlikte yüzünü kalbi kırık bir ifade kapladı.
“Ben iyiyim.” Kaba bir şekilde söyledi.
Yanından geçmeye çalıştığında tökezlemeye başladı. Hızlıca hareket ettin, bir kolunu omzunun altından geçirdin ve ayağa kalkmasına yardım ettin. İsteksizce yardımı kabul etti ve ikiniz bir sokak lambasının ışığı altında ilerlediniz.
“Ambulans çağırabilir miyim? Gerçekten kontrol edilmen gerektiğini düşünüyorum.” Onu endişeyle inceleyerek söyledin.
“Hayır. Hastaneleri sevmiyorum. Ayrıca, o pislikler paramı aldılar.” Senden uzaklaşıp kaldırıma oturarak mantıklı bir açıklama yaptı.
Geriye dönüp baktığında, yaptığın şeyin çılgınca ve tamamen aptalca bir şey olduğunu görüyorsun. Hayatının en büyük düşüncesizce kararlarından biri olabilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
imagine ☆ multifandom
Fanficdozunda alınan sakinleştirici gibi, belli bir miktarda hayal kurmak da faydalıdır. zihnin ve emeğin bazen şiddetli olan ağrılarını dindirir ve saf düşüncelerin sert çıkıntılarını törpüleyen, sağda solda eksiklikleri ve aralıkları dolduran, dağınıklı...