Yorumlarınızı eksik etmeyiniz. İyi okumalar!
Günlerdir bir peri masalının içinde nadide ve değerli bir prenses gibi hissediyordum kendimi. Tutsaklığım devam etse de zincirlerim gevşetilmişti. Uzun süre sonra ilk defa gizli saklı olmadan evin sınırları dışına çıkabilmiştim. Hatta öyle ki evin içi bile ilk kez mahzen gibi hissettirmemişti.
Sabahları kalkıp terasa çıktığımda çok geçmeden Mirza da ardımdan gelmeye başlamıştı. Huzursuz olmamam için gözlerini üzerimde öyle çok tutmadan dışarıyı izler ve sigara içerdi. Ben de onun varlığından zerre rahatsızlık duymadan dans ederdim. Öyle özgür, öyle hevesliydim ki bu defa gerçekten kendimi kelebek gibi hissetmeye başlamıştım. Kaç gün, kaç ay, kaç yıl yaşamamın önemi yoktu; anın içindeydim ve mutluydum, bu bana çokça yetiyordu.
Burada kalacakları kesinleşince babam ve adamlarla birlikte çarşıya gitmiş, alışveriş yapmışlardı. Bir gün için kendilerini ayarladıklarından kaynaklı bu alışveriş şart hâline gelmişti. O günün tamamını dışarıda geçirmişlerdi. Hatta akşam olunca da babam burada olan Türk bir mekâna götürmüştü. Geldiklerinde ise babamda da, Samet'te de rahat bir hava ve bir de yüzlerinde gülüş vardı. Onların aksine Mirza gayet sağlam görünüyordu. Ya bir şey içmemişti ya da bünyesi kuvvetliydi. Belki de onlardan daha az içmiş de olabilirdi, hepsi pekçe mümkündü.
Samet'i odaya taşırken ben de babama yardımcı olmuştum. Son kez göz göze geldiğimiz vakit yüzünde güzel bir gülümseme oluşmuştu. İçim huzurla dolmuştu ve bunu hissettiğim vakit heyecanla yanaklarım allaşmıtı. Tabii o bunun sebebini babamı taşıyor olmama yormuş olsa da sebebi bilhassa oydu.
Diğer günler bazenleri babamla gezmişler bazen de sebepsiz yere evden çıkmamışlardı. Hatta Samet babamın peşine takılıp iş yerine gitse bile o, kalmış ve bahçede oturmuştu. Annem bundan pek memnun kalmasa da benim için en mutlu olduğum anlardan biriydi. Ona kahve yapmış, yanına da çikolata koymuştum. Çikolata pek sevmezmiş. Kahvesini eline aldığı vakit bana uzatmıştı çikolatayı. Titreyen ellerimle nasıl aldığımı bilememiştim. Bu esnada yüzünde oluşan tebessüm de gözümden kaçmamıştı. Resmen benimle eğleniyordu!
Öyle uzun uzun sohbetler dönmüyordu aramızda. Fakat garip bir şekilde sanki saatlerce sohbet etmiş gibi hissederek bakıyorduk birbirimize. Onunla ilgili her şeyi öğrenmiş gibi hissettiriyordu. Sanki onunla doğumuş ve büyümüştüm. Gözlerine baktığım an çocukluğum içeriden bana el sallıyormuş gibiydi. Oysaki çokça yabancıydık birbirimize. Onunla ilgili çok az şey öğrenme fırsatına erişmiştim. Sade Türk kahvesi içiyordu mesela. Çikolataları ve tatlı türevli şeylerden pek hazzetmezdi. Solaktı. Bu yüzden sol elini kullandığı zaman elinde ne varsa onu daha kuvvetli tutuyordu. Günde ikiden fazla sigara içmediğine şahitlik etmiştim. Kıyafetlerine özendiğini ve her çeşit kumaşı tercih etmediğini sohbet arasında duymuştum. Ne zaman ki bir türkü duysa kulaklarını dikiyor ve ufak bir tebessümle eşlik ettiği oluyordu. Şu vakte kadar bilmediği bir türküye denk gelmemiştim. Hatta bilerek bilemeyeceğini düşündüğüm şeyleri açsam dahi yine eşlik ediyordu. Özellikle Neşet Ertaş dinlerken yüzünde gülecek bir ifade de oluşuyordu. Galiba bununla ilgili eğlenceli bir anısı olmalıydı? Öyle işte, şimdilik bu kadarcık şeyler öğrenmiştim. Yine de çok daha fazlasını bilmek ve görmek istiyordum. Beni merak ediyor muydu? Ya da ne bileyim o da benim ona baktığım gibi bakmış mıydı bana? Benimle ilgili bir şeylere dikkat kesilmişti.
Bilmiyordum ve belirsizlik berbat bir his doğuruyordu insanın bağrında.
Yine de hapseldiğim yerde yeni birinin nefesine ortak oluyor olmak paha biçilemezdi benim için. Hayatım bu evdi, gördüğüm insanlar buraya gelenler kadardı. Evden sabahın erken vakitlerinde kaçtığım vakitlerde de pek insan gördüğüm söylenemezdi. Fakat o kısacık bir zamanda büyük tutsaklığın güzel özgürlüğü olmuştu. Bazı şeyler ilk anda hissedilirdi. Sesini duyduğum, gözüne baktığım, elini tuttuğum an o his bir yılan gibi aramızda süzülmeye başlamıştı. Kaçabileceğimize ihtimal bile veremez hâle gelmiştim. Zaten pek de ihtimal vermek istediğim söylenemezdi, halimden memnundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seher Vakti
Romance"Sana gel benimle, demiştim. Gelir misin, yanar mısın benimle?" demişti kendinden emin bir tavırla Mirza. "Yakan da söndüren de bir tek sen ol bu vakitten sonra. Yanmaya da yakmaya da; sönmeye de söndüremeye de seninle varım. Bir tek ve yalnızca se...