"Ben seni hep gördüm Irmak. Belki nereden gördün diyorsun ama liseden. Aynı lisede okuyorduk. Seni uzun zamandır takip ediyorum. Sonunda karşına çıkma fırsatı elime geçti."
Söyledikleri zihnimi bulandırıyordu. Bu nasıl olabilirdi. Beni nasıl görüyordu. Ben ona her baktığımda o başka yerlere bakıyordu. Ama nasıl beni görmüştü.
"Sen sürekli benim olduğum taraflara bakardın. Benim için kantine inerdin , benim sınıfımın olduğu kata çıkardın. Hepsini biliyorum."
"A-ama nasıl biliyorsun, imkansız bu."
"İlk başta varlığından bihaberdim tabii. Sonra her yerde karşıma çıkınca gözüme takıldın bende aynı şekil seni takip etmeye başladım. Farkettirmeden. Sen benim için markete geliyordun ya hani. Asıl ben senin yeşil gözlerini görebilmek için geliyordum."
"Gerçekten mi..."
"Evet gerçekten sana bu konuda yalan söylemem Irmak."
Başım mı dönüyordu. Midem mi bulanıyordu. Hala çözemiyordum tek bildiğim buradan uzaklaşmam gerektiğiydi. Bunlar bir rüyaydı ve ben birazdan uyanacaktım. Sakin ol Irmak uyanacaksın...
Yerimden kalkıp Efe'nin yüzüne bile bakamadan kafeden çıktım. Arkama bakmadım. Eğer bakarsam gidemezdim çünkü. Kafeden çıkar çıkmaz gözyaşlarım boşaldı. Ben uzun zamandır bu anı bekliyormuşum da haberim yokmuş gibi...
Eve doğru yürümeye başladım. Bu arada hediye ettiği kitabımı da almıştım. Aslında geri verecektim ama o hışımla kalktığım için veremedim.
Apartmana girdiğimde evin olduğu kata çıktım. Tam daireye girecekken Nehir'in kapısı açıldı.
"Kız abin geldi abin bende şuan."
Bi abim eksikti ya.
"Geliyorum tamam."
Eve girip montumu ve çantamı asıp Nehir'e gittim. Abim oturmuş yemek yiyordu.
"Hoşgeldin abicim, hangi rüzgar attı seni."
"Beni hangi rüzgar attı bilmem ama seni hangi rüzgar attı nerdeydin?"
"Dışardaydım abi."
"Yemek yedin mi?"
"Yedim, Nehir çağırdı beni de."
"Aferin böyle olun birbirinizi hep kollayın."
"Abi yemeğin bittiyse gel eve geçelim Nehir'in yapacakları vardır hem."
"Olur mu öyle şey Irmak ne rahatsızlığı."
"Ya yok abim uzun yoldan geldi dinlensin diye dedim."
"Ha tamam ona bir şey diyemem."
Tam giderken Nehir kolumdan tuttu.
"Irmak sen bekle."
Anahtarı abime uzattım.
"Abi sen geç ben gelicem."
"Tamam çok bekletme abicim."
Hemen ardından beni kenara çekti ve sorularını sormaya başladı.
"Ne oldu bu kadar da geldin hemen Irmak, bir şey mi dedi sana."
"Nehir... tanıyormuş beni. Hep görmüş ama belli etmemiş inanabiliyor musun ya!"
"Ne?!"
"Beni hep görmüş kantindeyken , marketteyken her yerde düşünebiliyor musun ama bir kere olsun bile yanıma gelmemiş."
"Seni nereden bulmuş peki."
"Uzun süredir beni takip ediyormuş."
"Allah Allah ruh hastasına bak sen ya!"