Dedublüman - Sakladığın Bir Şeyler Var
"Baba tamam diyorum döneceğim işlere, biraz işim var geçerim kumarhaneye burdan."Ne kumarhanesinden bahsediyordu bu adam?
"Ben ilgilenirim o adamla keserim faturasını."
Ha bir de adam mı öldürüyordu? Mafya mıydı Efe?
Daha fazla dinlemeye tahammül edemeyerek içeri gittim. Umarım benim orda olduğumu farketmemişti. Duyduklarımın şokunu atlatamıyordum. Bunca yıldır sevdiğim adam insanların canına mı kastediyordu?
Koltuğa zorla oturdum. Başım dönüyor midem bulanıyordu. O anda Nehir farketmiş olacaktı ki bana doğru eğildi.
"İyi misin Irmak solgun görünüyorsun bak o Efe mi bir şey dedi söyle hemen."
Başımı iki yana doğru salladım. "Hayır" dedim. Daha ne yapabilirdi ki. Sen salaksın Irmak , daha adamı tanımadan sevgili olursan böyle olur.
"Irmak bak iyi görünmüyorsan hastaneye gidelim."
"İyiyim Nehir cidden çok iyiyim hatta."
Tam ağzını açıp konuşacağı sırada içeri Efe girdi. Göz göze gelince gözlerimi kaçırdım. Ben tam bir aptaldım! Yanıma oturdu.
"Irmak benim kalkmam gerekiyor da senin için bir sorun olur mu?"
"Yok tabii ki sorun olmaz." Yerinden kalktı. Geçirmeyecektim. Geldiği gibi geri gitsindi. Benim bu hareketlerime şaşırmış olmalı ki, baktı yüzüme derin derin. O bakışları bile beni mahvediyordu ama ben sesimi çıkaramadım. Kalkıp kapıya doğru gitti. Sonra bir kez daha bana anlamlı ve derin bir şekilde bakarak kapıyı açıp çıktı. En büyük salak bendim şuan.
O an aklıma gelen bir fikirle gülümsedim. Çaktırmadan abime baktım. İyi Keremle sohbet ediyordu. Nehir'i dürttüm.
"Ha ne oldu Irmak?"
"Abimlere çaktırmadan Zeynep'i de alarak gelsene dışarı. Montlarınızı alın ama."
Montumu giyip dışarı çıktım. Efe arabasını yeni çalıştırıyordu. Ama beni farketmedi. O an arabamın anahtarlarını almadığımı farkettim. Umarım Nehir almıştı...
Çok geçmeden Efe'nin arabası hareketlendi ve Nehirler geldi.
"Ne oluyor Irmak anlatacak mısın?"
"Evet Irmak çok merak ettik."
"Anlatıcam Nehir arabanın anahtarını aldın mı sen?"
"Cebimdeydi zaten."
"Bana verir misin ben kullanıcam."
Anahtarı bana doğru attı ve bende havada yakaladım. Hemen arabaya geçtik. O sırada Efe sokağı dönüyordu. Nehir'in arabası olduğundan ve camlar siyah filmle kaplı olduğu için bizi farketmesi imkansızdı. Peşinden ilerledik. Bu yol bizi nereye götürür bilemem ama Efe ile beni bir çıkmaza götürüyordu.
Öykü'den.
"Ya sen susmaz mısın! İki saattir car car başımın etini yedin kocam da kocam diye. Hala seviyorsan boşattırmam sizi." Bana imalı imalı bakıyordu. Gözlerini oyacaktım bu adamın. Harbi gözleri ne renkti? Okyanus mavisi? Deniz mavisi? Gökyüzü? Turkuaz mı? Yok öykü abart gözleri mor.
"Senden yardım isteyen yok Emre Bey. Ama sınırı aşarsanız bende aşarım ona göre."
"Yardım istemiyorsun, Hem bey diyip hem sen diyorsun? Söylesene Öykü sen ne istiyorsun benden?"