3. Bölüm

54 5 3
                                    

Nefis bir kahvaltıdan sonra beni eve bırakıyordu. Ama ellerimiz bir an olsun ayrılmamıştı. Kalbim yerinden çıkacaktı. Resmen sevgili olmuştuk. Mutluluktan ağlayacaktım!

Eve geldiğimizi araba durduğunda anladım. Montunu çıkarıp verdim. Umarım benim yüzümden hasta olmazdı. Vicdan azabından ölürdüm.

Her ne kadar Efe'den ayrılmak istemesemde akşam bize gelecekti zaten. Ve bende Nehir ve Zeynep'e olanları anlatmak için debeleniyordum kendi içimde. Efe'nin yanağına bir öpücük kondurdum. Kendisi de bunu beklemiyor gibiydi. Bana neler oluyordu. Hey Irmak kendine gel.

"Görüşürüz. Sevgilim." dedi. Böyle ölmem füze at Efecim.

"Görüşürüz."

Kapıyı açıp eve doğru yürümeye başladım. Yüzümden gülücük eksik olmuyordu.

Apartmana girdiğimde bizim evin olduğu kata çıktım. Bir de ne göreyim. Bir kız iki tane valiziyle merdivende kara kara oturuyordu.

Kıza yaklaştım. Beni fark etmedi bile. Nedense tanıdık geliyordu. Kimdi bu yabancı kız?

Kız yüzünü bana döndüğünde önce şaşırdım. Sonra hemen ifademi toparlayıp gülebildim.

"Öykü."

"Irmak..."

Ayağa kalkıp sarıldı bana hemen. Bende sarıldım. Çok özlemiştim. Öykü'yle arkadaşlığımız liseden öncesine dayanıyordu.

"Öykü... Sen iyi misin? Göz altların şişmiş, kızarmış betin benzin atmış ne oldu sana?"

"Ben evi terk ettim." dedi ağlayarak.

"Ne nasıl?"

"Bedirhan ile tartıştık, batmış ya Irmak batmış biliyor musun? Hayır ben bunda değilim. Sorun bana söylememesi, peşimize mafya takması."

"Öykü... ne denilir nasıl denir bilmiyorum geçelim içeri konuşalım olur mu?"

"Tamam, olur."

Eve gidemezdim. Çünkü Kerem ve abim vardı. Nehir ile kahvaltı hazırlayıp çağırabilirdim. Bu düşüncelerle Nehir'in ziline bastım. Anında kapıyı açtı.

Öykü'yü görünce bir süre ağzı açık bir şekilde baktı. Sonra sarıldı.

"Öyküü seni çok özlemişim. Nerelerdesin sen ya!"

"Nehir, içeri geçelim öyle konuşuruz olur mu?"

"Olur geçin hadi."

Öykü'den.

Salona geçtiğimizde arkamdan Irmak ve Nehir de geliyordu. Bir koltuğa oturdum. Etrafa göz gezdirmeye başladım. Sonra bir odadan bir kız vardı. Bu kız kimdi... dur evet bu kız Zeynep'ti. Zeynep pek değişmemişti bir göz gezdirmiştim de. Sadece tarzını değiştirmişti. Eli yüzü aynıydı. Dur eli demişken dikkatim parmaklarına takıldı. Yüzük mü o? Ne ara evlenmişti. Benim gibi ani bir hızla evlenmenin kurbanı mı olmuştu?

"Hoş geldin Öykü." Diyip bana sarıldı. Bende ona sarılarak karşılık verdim. Özlemiştim kızları. En son düğünde görüşmüştük, tabi kızlarla görüntülü konuşuyorduk ama Zeynep'i hiç görmemiştim. Zaten İsviçre de olduğum süre zarfında sosyal medya kullanmamıştım.

"Ne yersin Öykü? Bir şeyler hazırlıyorum hemen." diye kalktı Nehir. Aslında çok acıkmıştım bu yüzden itiraz edemedim.

Nehir ve Irmak iki dakika da yemekleri önüme dizmişti. Zeynep'te yardım etmişti ama tabii. Yemeklerimi yiyene kadar olanları dinledim. Zeynep ve Kerem nişanlanmışlardı. Lise yıllarındada çok yakıştırırdık. Doğrusu isabetli bir karardı. Irmak yıllar sonra Efe'yi bulmuştu. Daha doğrusu Efe onu bulmuştu. Gerçekten çok yakışıyolardı. Böyle bir şeyi duyduğuma çok memnundum. Nehir'e gelirsek o hala saptı. Erkeklere anlam veremediğim bir şekilde nefreti vardı. Ama ben onun içinde bir yerde doğru aşkı bulmak için heveslenen kalbinin attığına inanıyordum. Bense... bana en doğru gelen kişiyle evlenmiştim. Bedirhan benim lisede tanışıp bir anda evlenmeye karar verdiğim kişiydi. Onunla İzmir'de evlenip İsviçre'ye taşınmıştık. Seviyor muydum? İlk zamanlar evet ama son yaptıklarından sonra ufacık bir sevgi kırıntısı dahi kalmamıştı. Peki ne mi yapmıştı? Kumar borcuna batarak kendine ait olan şirketi de batırmıştı. Üstüne üstlük beni aldatıyordu! Neyim var neyim yok aldım ve geldim. Kendime yeni bir hayat kuracaktım. Önce boşanma davasını açarak tabii ki.

Kaderin Oyunu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin