"Bakarız," derken gözlerimi deviriyordum. Arda bana tip tip baktığı için ona arkamı dönmek zorunda kaldım. Yoksa telefona odaklanamayacaktım.
"Ne demek bakarız? Bekliyorum restoranda."
Mustafa'nın sesinin asabi olduğunu fark ettiğimde azıcık gerilmedim desem yalan söylemiş olurdum. "İyi, tamam," diye homurdandım. "Yarım saate oradayım."
Telefonu kapattığım gibi Arda konuşmaya başladı. "Kim o gizli saklı konuştuğun?"
Yeliz ile göz göze geldiğimizde ona çaktırmadan tek kaşımı kaldırıp susmasını rica ettim. "Cenk aradı. Figen Hanım işe çağırıyormuş."
Arda'nın kaşları çatıldı. "Ne alaka okul döneminde? Sınava hazırlanırken çalışman mümkün değil."
Derin bir nefes aldım. "İkisini de hallederim kanka ben. Sen beni dert etme."
Yalan değildi. Yazın çalıştığım kafeye geri dönmem için Figen Hanım tarafından çağırılmıştım. Tatlı, küçük bir butik kafeydi. Okul zamanı da mecburen çalışmam gerekiyordu. Ailemden harçlık dahi almıyordum. Annem benden hiçbir zaman memnun olmadığı gibi babamın gördüğü kişi de yalnız annemdi. Hakkını yemeyeyim, ona rağmen bazen bana harçlık vermeye çalıştığı olurdu. Ama verdiği de beni iki gün idare etmeyecek miktardı. Resmen ayıp olmasın diye, vicdanını rahatlatmak için veriyordu onu da. İkisi de ebeveyn olmayı bilmeyen rezil insanlardı. Neyse ki kardeşim yoktu da kendim gibi onun için de üzülmek zorunda kalmıyordum.
Bütün bunlara rağmen en yakın arkadaşlarım Arda ve Yeliz'e bile anlatamıyordum evde yaşadıklarımı. Bazen çok dolduğumda basit olayları anlatıyordum fakat onların bana acımasını istemediğim için genelden bahsetmiyordum. Belli bir yaşa geldiğim için ailemden para almayı gururuma yediremediğimi söylemiştim yazın çalışırken.
Aslında tek problem bunlar değildi. Maalesef ki dersler konusunda da endişeliydim. Okuldayken erken uyandığım için beynime girmiyordu dersler. Genelde okulda uyuyordum hatta. Yıl sonunda sınava girecek kız ben değilmişim gibi rahattım ama bir an önce derslere başlamam gerekiyordu. Üstelik sayısal öğrencisiydim. Ailem bazen illa mühendis ol, başka bölümleri kabul etmeyiz diyorlar; bazen ise okuyup ne yapacaksın, anca masraf diye söyleniyorlardı. Onları memnun etmenin yanı sıra hayatım boyunca ne işle uğraşacağıma bu sene karar verecek olmak geriyordu beni.
Keşke bizimkiler beni dershaneye yollasaydı. Yaz başından beri birkaç kere dile getirmiştim. Olmaz, demişlerdi. Evin taksidi varmış, ev daha önemliymiş. Ama onlar ölünce ev bana kalır diye de sevinmemeliymişim. Çünkü bu ev bana kalmazmış. Annemin yeğenleri içinmiş. Böyle tonlarca saçmalık varken bir an önce liseyi bitirip üniversite için başka şehre taşınmaktan başka şansım olmadığını fark ediyordum. Diğer yandan ise üniversiteyi bu boş kafayla kazanamayacağımı bilip stres yaşıyordum.
Belki de bir an önce ölmeliyim, diye düşündüm içimden. Ne kadar az yaşarsam o kadar kâr. Canım yeteri kadar yanıyor.
Ardaların yanından eve gitmem gerektiğini söyleyip ayrıldığımda gittiğim yer kesinlikle ev değildi. Yakındaki otobüs durağına yürüyüp sahile giden otobüse atladığımda annem beş dakikada bir arıyordu. Eminim ki eve gelmemi beklediğinden değil, beni azarlayacak yeni bir şey bulduğu içindi bu telefonları. O yüzden merak edip de açmıyordum.
Otobüsten inip ilerideki restorana yürürken toplu saçıma uzanıp tokayı çektim. Saçlarımı el yordamıyla omuzlarıma döküp düzeltirken yanımdan geçen çiftlere bakıyordum. Asla onlar gibi bir ilişkim olmayacaktı. Ben sorunlu bir tiptim. Öyle olmasam öz ailem tarafından sevilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOKTOR BEY +18 Daddy Issues
Romance+18 Daddy Issues ''Birazdan ameliyata gireceğim, Küçük Hanım. Bu yüzden peşimi bırakmanı tavsiye ediyorum.'' Duyduklarım karşısında ağzım bir karış açıldı. ''Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Az daha kadını eziyordun. Ne biçim doktorsun sen?'' Araban...