Aras'ın Ağzından;
"Bu çok saçma" diye geveledim. "Onun bir suçu yok." "Biliyorum onun bir suçu yok ama bunu yapmak zorundayız!" diye gürledi benim sözlerime karşı. Hak etmiyordu. Hayır o olmamalıydı. "Bu kadar insanın arasından o olmamalıydı!" diye tısladım. Bana küçümseyici bakışlar attı. Gözlerini birkaç saniyeliğine kapadı ve tekrar açtı.
"Bak Aras onu neden koruduğunu bilmiyorum ama konsey böyle karar verdi." Diye sakince konuştu. Sesi titriyordu. Belli ki hala sinirliydi. "Tuna sen ne saçmaladığının farkında mısın? Başlatma konseyine şimdi! O kıza bir şey olmayacak . O bunları kaldıramayacak kadar masum!" Kafasını iki yana salladı. Belli ki kararını vermişti.
Gözlerimi kapattım , nefesimi bir süre tutup, seslice dışarıya üfledim. "Lanet olsun" diye mırıldandım. Tabii ki bir gün ona da sıra gelecekti ama bunun olmasını istemiyordum. Şimdi! Onu neden koruduğumu bilmiyordum ama onun ölmesi sanki içimde bir yerlere acı veriyor gibiydi. "O-o bunları kaldıramaz." Şu an bunları dediğime inanamıyordum. Çok cesaretli davranıyordum. Eğer biraz daha konuşursam öleceğimi biliyordum. "Peki " diye mırıldandım. Olmamalıydı, bu ona yapılmamalıydı. Bu işi her seferinde soğuk kanlılıkla yapan bana ne olmuştu?
Beste'nin Ağzından;
Etrafıma bakınmaya başlamıştım bile. Üzerine düştüğüm insan gölgesi kimindi? Hatırladığıma göre etrafta kimse yoktu. Doğrulmaya çalıştıkça bir ağrı sırtımdan tüm vücuduma yayılıyordu. Evde kimsenin olmaması da benim şansım. Bir dakika! Azer nerede?
İçimi kaplayan korkuyla sırtımdaki ağrıya aldırmadan doğruldum. Ayağa zorlukla kalktım. Yavaş adımlarla bahçedeki çardağın minderlerine doğru gittim. Renkli minderlerin mavi olanını açtım ve içindeki evin anahtarını aldım. Zehra Teyze saklamıştı bu anahtarı. Eve girip kaplumbağa gibi odama çıktım.Odamda Azer'den eser yoktu. Bir anda kolye aklıma geldi telaşla boynuma uzandım. Hala boynumdaydı. Terasımdan düşmeme rağmen kopmamıştı.
Banyoya gidip kapıyı kilitledim.Üstümdekilerden kurtulup neredeyse moraran sırtıma zorlanarak krem sürdüm. Kremin yayılmasını bekledim ve sonradan banyoya girdim. Çabucak yıkandım ve üstümü giydim. Deri ceketimi yanıma aldım ve converse'lerimi giyip kapıyı kapattım. Bu durumdayken dışarıda dolaşmam kabul biraz garipti ama hava almaya ihtiyacım vardı ve ben o lanet terasa bir daha asla adımımı atmayacaktım. Asla. Sahile doğru yürümeye başladım. Zaten evimiz sahile yakındı ve deniz havası bana oldum olası iyi gelirdi.
Kolye hala boynumdaydı ve onu çıkarmayı düşünmüyordum. Kolyeyi avucumun içine alıp sıktım. Bana güç verdiğini hissediyordum. Sokakların arasından deniz gözüktü ve dalga sesleri daha net gelmeye başladı. Biraz daha yürüyünce deniz kenarına ulaştım. Mavi bana her zaman huzur vermiştir. Denizin karşısındaki banklardan birine oturdum ve izlemeye başladım.
Uzun süre oturduktan sonra bir simit alıp deniz kenarına gittim. Martılara simit atmaya başladım. Tam son parçayı da atacakken benden kat be kat güçlü bir el beni soğuk suya ittirdi. Düşerken bir şey dediğini duydum. "seninle işimiz daha bitmedi, prenses."
VOTE VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN
MULTİDE BESTE'NİN GİTTİĞİ SAHİL KENARI VAR
İLK DEFA BESTE'DEN BAŞKASININ AĞZINDAN YAZDIK
KISA OLDU GÜZEL BİTTİ
SİZİ SEVİYORUZ İNANIN ÇOK MUTLUYUZ :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZ
Mystery / ThrillerYaşanmış olanlar kalır.Ya yaşayamadıklarımız? Her günü kopyalanmış gibi basit bir hayata sahip olan her zaman neşeli sadece arada bir ağlayıp susan mutlu bir kız. Kimin verdiği bilinmeyen kızın istediği zaman daha iyisine sahip olabileceği gümüş bir...