Bölüm 19/Efsane

35 2 2
                                    

Bu bölüm melike-demir 'e gelsin seni seviyoruz... :*

Her ne kadar tatil olursa olsun, derslerimizi aksatmamızı istemeyen canımız kanımız (!) okul müdürümüz sayesinde şu anda kütüphanedeydik. Bu kütüphanede eğlenceli bir roman bulabileceğimizi sanmıyordum.

Bu yüzden felsefe kitapları ve ansiklopedilere kalmıştık. 'Rafları karıştırırsam belki eğlenceli bir kitap bulabilirim' düşüncesiyle bana iğneleyici bakışlar atan kütüphane görevlisini sallayıp Melodi'yi buldum. Bu fikrimi onunla da paylaştım.

Melodi'nin tepkisi şu oldu. "Ya kızım ne bulcan sen burada? Bence bi kitap al okuyomuş gibi yaparak çıkışa yürüyelim ve kaçalım. Sonra geri getiririz." "Okey beybi geliyom."

Koşarak en yakındaki tarih bölümüne girdim. Bütün kitaplara göz gezdirirken araya sıkıştırılmış siyah kapaklı bir kitap gördüm. Belki Edison'un hayatından daha farklı bir şeydir düşüncesiyle kitabı elime aldım. Kitabın üstünde gri yaldızlı bir üçgen vardı. İşte o zaman Edison'un hayatının üçgenle bir ilgisi olmadığını fark ettim.

Kitabı kolumun altına sıkıştırıp Melodi'nin yanına geldim. Melodi de bir felsefe kitabı almıştı. Bir anlık içimi bir sevinç kapladı en azından o kitabın felsefe kitabı olduğunu bilecek kadar felsefe bilgim var diye. (İç Ses: tabi bu senin için büyük başarı.)

Kitabın ilk sayfasını açıp okuyormuş gibi yaptım. Kitabın ilk sayfası boştu ve saman kağıdından yapılmış gibiydi. Eski olduğu çok belliydi. Ben boş sayfaya bakarak kütüphane kapısından geçtim ve ardından Melodi de geldi.

Elimdeki kitap Melodinin dikkatini çekmiş olmalıydı. "Böyle felsefe kitabı vardı da biz mi almadık ya!" "Valla çok dikkatimi çekti aldım. Ayrıca tarih bölümündeydi bu." "Tarihi böyle anlatıyorlardı da biz mi dinlemedik!" "Sen böyle olsa da dinlemezdin ki." "İbretlik tespit tebrik ederim." "Sağ ol ben her zaman tebriklere layığım zaten. Uf her neyse, Sence bu kitap neyle ilgilidir?"

"Söylesem inanmazsın ama tarih." "Ciddi misaan?" "Bırak şimdi ciddiliği. Valla ben şu anda karşıdaki taş çocukla ilgileniyorum kusura bakma." "Sapık çıktın başıma ya."

Melodi'nin dikkatini dağıtıp odaya girdik. Kitabı yatağımın üzerine fırlatıp tekli koltuğa oturdum. Melodide yatağa uzandı. Başladım "Ee daha daha nasılsın?" "İyi" "İnsan bi sen nasılsın diye sorar değil mi? Neyse ya ben şu kitaba bi bakayım."

"Ya sen inek misin? Değilsin tabi. O zaman hadi havuza gidelim." "Ya ben bakmak istiyorum." "Ya Beste hadi ya of." "Tamam be"

Melodi banyoya gidip giyindi ben de odada giyindim. Üstüme sadece bir şort giyindim ve plaj çantamın içine gerekli eşyaları tıkıştırdım. Melodi gelince aşağı indik ve boş şezlong bulmanın keyfiyle yüzümüze bir 'ne oldu bitch?' gülümsemesi yerleştirdik.

Şortumdan kurtulup güneş kremimi sürdüm ve şezlonguma uzandım. Melodi çoktan havuza girmiş yüzüyordu. Canımın yüzmek istememesi garipti. O kitaba bakmak için can atıyordum. Neden bilmem ama sanki bir güç beni o kitaba bağlıyor gibiydi.

Rahatlamak için kulaklığımı taktım ve gözlerimi kapattım.

Uyandığımda güneş batıyordu. O kadar uyumuş muyum ben ya? Şortumu yeniden giyip eşyalarımı topladım. Melodi beni bırakıp gitmiş. Pislik. Odaya doğru yürümeye başladım. Kapıyı açtım ama Melodi yoktu. Akşam yemeğine inmiştir diye düşündüm. Canım bir şey istemedi bende üstümdekilerden kurtulup duşa girdim.

Çıkınca pijamalarımı giyindim ve yatağa uzandım. Uzanmamla sırtımın acıması bir oldu. Üzerine yattığım sert şeyin bugün kütüphaneden aldığım kitap olduğunu gördüm. İçini karıştırmaktan zarar gelmez diye kapağını açtım.

İlk boş saman sayfayı çevirdim. Arkasındaki sayfada anlamsızca bir şeyler yazıyordu. Sayfanın numarası 9'du. Ama diğer sayfada 11 yazıyordu. Demek ki 10. sayfa yırtılmıştı. Hala çözemediğim sorularımla bir sayfa daha çevirdim. Daha sayfanın ne olduğunu anlamadan kapı çaldı.

Yatağımdan kalkıp kapıya baktım. Karşımdaki kapı pervazına dayanmış bir adet Azer'di. Korkup bir adım geri attım. Azer kahkaha attı.

"Ah prenses, bu kadar korkak olma lütfen. Bugün sana bir şey yapmayacağım."

"Sana inanmıyorum. Buradan defol git!"

"Beste, içeri girmeliyim bir kere olsun bana güvenir misin?"

"Niye?"

"Kütüphaneden çıkarken elinde tuttuğun kitap dikkatimi çekti. Bir göz atarım diye umuyorum."

"Sadece 5 dakika."

"Sadece 5 dakika prenses."

Azer içeri bir adım attı ve hızlıca yatağımın yanına yürüdü. Kenarına oturdu ve incelemeye başladı. Kapının kenarından çekilip yanına gittim. Kitabı elinden alıp kaldığım sayfadan incelemeye devam ettim.Burada Türkçe bir şeyler yazıyordu.Azer de merak eder diye sesli bir şekilde okumaya başladım.

"İnsanların kendilerini bulamadıkları bir zaman da gelecek ve basit bir hayatı olmasına aldırmadan tüm kuralları değiştirecek. Yüzyıllardır yıkılmayan bir konseyi basit bir kolyeyle yıkacak. Bu kitabı okuyacak ve gerçekleri bir rüya sanmaktan kurtulacak. Gülecek, eğlenecek ancak seçilmiş kişi olduğunu ona yardım eden varlıklar söyleyene kadar öğrenemeyecek. Hissettirmeyecek, öğretmeyecekler. Masum bir kızı kurtarmak için yapacakları yardımın sonu aşkla ve ihanetle bitecek. Basit bir kütüphanede bulunan bu kitabı bilen tek insan yani bunları okuyan seçilmiş kişi; kuralları yıkmak, insanlığı kurtarabilmek için inan ve güven. Geleceğin yok olmaması senin ve arkadaşlarının elinde. Karşılaştığın zorlukları, engelleri ve düşmanları aranızdaki sevgi sayesinde yeneceksiniz. Hayatını kolaylaştırıp değiştirecek tek şey boynundaki kolye. Gördüklerini anlayacaksın gerçek olduklarını fark ettiğin zaman. NOT: Bu yazıyı okuyan tek insan sensin ve bunu senden başka sadece sana yardım eden ve kolyeyi senin iyiliğin için isteyen kişi okuyabilir. Diğerleri okusa da duysa da bir süre sonra unutacaktır. İkinizde okuduktan sonra bu kitap dönüşüm geçirecek ve o zaman anla ki savaş seni bekliyor!"

Kitabın kapağını kapatıp yatağa fırlattım. "Şansa bak bee! Tarih bölümünden aldığım kitap bilim kurgu çıktı. Ama yazarları tebrik ederim iyi yazmışlar efsaneyi."(kendini öven yazarlar crazierthanme:P)Azer bana bakmadı ve ya cevap vermedi.

"Bunlar gerçek."

"Yani bunu bir tekben okumadım sen de duydun ve artık biliyorsun."

"Çok iyi."

Azer ayağa kalktı ve bana doğru gelmeye başladı. Gözleri kahverengiden açık bal rengini almıştı. "Azer bu hiç komik değil." "Keşke şaka olsaydı prenses." Bana doğru bir adım attığı sırada kapı kırıldı ve içeri Berk'le Aras girdi. (Berk'le Aras'ın şu anki durumu = olay yerine her daim yakın olan Rıza baba ve ekibi)

Berk neredeyse ışık hızıyla Azer'i alıp karşıdaki duvara fırlattı. Azer hiçbir şey olmamış gibi kalktı ve Berk'i televizyona doğru fırlattı. Televizyon yere düşüp paramparça oldu.

Aras yanıma geldi ve bana sarıldı. Onu var gücümle ittim. "Kimsiniz siz?!!" Azer yarım ağız sırıttı. "Kim değil. Ne?"

MULTİDE DEFTER

PLAYLİSTTE UYGUN GÖRDÜĞÜMÜZ ŞARKILARA DEVAM

SIRF O EFSANEYİ YAZMAK İÇİN HARCADIĞIMIZ SAATLERE BEYİN GÜCÜNE SAYGI İÇİ VOTE VE YORUM VERİN

YİNE EKŞINLI BİR BÖLÜM BİTİREN YAZARLARINIZ SİZİ SEVİYOR :*


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 25, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin