Sunrise and Smoking

254 35 12
                                    

Güneş daha yeni yeni ufukta belirmişken Osamu balkon korkuluklarına yaslanmıştı.

Elini arka cebine götürdü, aradığını bulması uzun sürmemişti. Sigara paketini açtı, içinde zaten 4 dal kalmış paketten bir dal sigara aldı ve rüzgar yüzünden kurumuş dudaklarının arasına koydu. Paketi tekrar aldığı yere koyarken, çakmakla da sigarasını yakmaya çalıştı.

Nemli toprak rengi gözleriyle etrafı süzdü. İlgisini çeken hiçbir şey göremedi. Bu can sıkıcıydı, etraf aşırı derecede renksizdi. Osamu düşüncelere daldı tekrardan...

O sırada balkona Chuuya geldi, gözlerini ovuştururken konuşmaya çalıştı.

"Günaydın Dazai."

Osamu birkaç saniye bekledi, kasıtlı bir bekleyiş değildi. Sadece dalmıştı...

"Günaydın."

Chuuya, Osamu'nun elindeki sigaraya baktı.

"Bari kahvaltı etseydin ya, ilk iş sigaraya yapışmışsın."

Dazai sigarasını inceledi, sanki ilk kez görüyormuş gibi.

"Gün sigara ile başlamaz mı?"

Bu nasıl bir soruydu böyle.

"Hayır, gün kahvaltı ile başlar."

Osamu güne sigara ile başlamayı severdi. Sabahın erken saatlerinde balkona çıkar bir süre sigara içerek yıllardır gördüğü manzaraya tekrar tekrar bakardı.

"İlkokul öğretmenleri gibi konuştun."

Sigarasını içmeye devam etti. Chuuya ise kendi sigara paketini arıyordu. En sonunda bulamayınca Osamu'ya sordu.

"Bir dalın var mı?"

"Gün kahvaltı ile başlar, diyene ne oldu?"

"Var mı, yok mu?"

Osamu'nun bandajlı eli tekrar arka cebine gitti.

"Tamam tamam, işte burada."

Paketi uzattı. Chuuya içinden bir tane aldı ve paket yine yerine koyuldu.

"Çakmak?"

Osamu çakmağıyla Chuuya'nın sigarasını yaktı. Beraber eskimiş kasabanın eskimiş manzarasını izlediler.

Daha sonra kahvaltı ettiler. Osamu, Chuuya için bir tablo çizmeye başladı. Chuuya ise alışverişe çıkmıştı.

Eve döndüğünde içeride yoğun bir boya kokusu hakimdi. Ama bu kokuya alışkındı.

Ellerindeki sebze ve meyve dolu poşetleri mutfağa bıraktı. Biraz soluklanıp aldıklarını dolaplara yerleştirmeye başladı. İşini bitirdiğinde uzun, loş koridoru geçerek Osamu'nun çalışma odasına -aslında Osamu atölye diyor- vardı. Kapıyı üç kere tıklattı. Birkaç eşyanın düşme sesi duyulduktan sonra Osamu kapıyı aralayarak kendini gösterdi.

"Dönmüşsün Chuuya."

"Döndüm ama..."

İçeriye bakmaya çalıştı Chuuya.

"Sen yine nelerle uğraşıyorsun?"

Osamu ensesini kaşıdı ve sürpriz bir şey olduğunu söyledi. Chuuya da daha fazla üstelemden Osamu'yu yalnız bıraktı.

Osamu sürprizler yapmayı severdi, ama Chuuya sade birisiydi... Öyle şeylerden pek anlamazdı.

Ceketini giyerken içeriden Osamu'nun mırıldandığı şarkıyı duydu. Bu şarkıyı hep mırıldanırdı. Japonca bir şarkı değildi, hangi dil olduğunu da bilmiyordu Chuuya. Sadece, Osamu bu şarkıyı mırıldanırken onu dinlemeyi severdi. Gülümsedi ve kapıyı çekerek evden çıktı. Sahile doğru yürürken Osamu'nun söylediği şarkıyı mırıldanmayı denedi. Sözlerini anlamadığı için melodisini tutturmayı deniyordu. Bu çok zordu. Nihayet pes ettiğinde çoktan sahile gelmişti.

An Unknown Town [Soukoku] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin