Zaman gece yarısıydı. Chuuya, Osamu ve kendisine kahve yapmıştı. Balkonda kahvelerini içerken gökyüzündeki yıldızları izliyorlardı.
İkisi de mutluydu bugün. Havadan sudan konuşuyorlar, kahkahalara boğuluyorlardı. Tıpkı normal bir çift gibi...
Osamu bir şey fark etti gökyüzünde, parlak bir şey...
"Baksana Chuuya bir kayan yıldız!"
İşaret parmağıyla gökyüzünü gösterdi.
"Ne diledin?"
Chuuya gözlerini devirdi.
"Yeterli vaktim olmadı ki dilemek için. Sen bir şey diledin mi?"
Osamu gülümsedi ve göz kapaklarını indirdi.
"Diledim."
"Ne diledin peki?"
"Söylersem gerçekleşmez ki!"
"Ama az önce benim dileğimi sordun!"
"Seni denedim, aptal!"
"Ucube Dazai, sen bir ucubesin!"
Osamu herhangi bir yanıt vermedi. Ortamda kısa bir sessizlik oluşmuştu, fakat Osamu hemen bozdu bu sessizliği.
"Eğer bir dilek dileseydin ne dilerdin?"
"Bu kasabadan gitmeyi dilerdim veya buraya hiç gelmemiş olmayı."
"Niçin?"
"Dedikleri gibi, burası lanetli bir kasaba."
Osamu kahkaha attı. Chuuya ise ona anlam verememişti.
"Buna inanıyor musun?"
"İnanmayan var mı? Gayet de bariz işte."
Omuz silkti kahveli.
"Belki de öyledir, bilemeyiz."
Ses tonu korkutucuydu ki Chuuya bile irkilmişti.
"Bu kasabadan gidelim Dazai."
"O da nereden çıktı ya?"
"Söylentileri biliyorsun... Bir gün ansızın kasabadaki herkesin tekrardan katledileceğini söylüyorlar."
"Sana bir şey olmayacak." dedi sessizce.
"Efendim, üzgünüm seni duyamadım?"
Osamu gülümsedi, kafasını iki yana çevirdi.
"Önemli bir şey değildi."
"Uh... Tamam."
Osamu kahve gözlerini gökyüzüne çevirdi. Yüzünde buruk bir gülümseme vardı, nedeni bilinmez.
Chuuya ise mavinin en saf hali olan gözleriyle Osamu'yu izliyordu. Sanki onu sonsuza kadar izleyebilirmiş gibi hissetti. Bundan şikayetçi de değildi. Seviyordu Osamu'yu, düşüncesine göre Osamu da onu seviyordu.
"Chuuya."
"Hm?"
"Seni seviyorum."
"Ben seni sevmiyorum."
Osamu yerinde sıçradı.
"Ne?!"
Bunun üzerine Chuuya kısa bir kahkaha attı. Komik bulmuştu karşısındaki adamın bu tepkisini.
"Şaka yapıyorum, aptal."
Osamu tek kaşını kaldırdı.
"Şakalar komik olmalı?"
"Bu zaten komikti."
"Ben gülmedim bile!"
"Kendisine şaka yapılan kişi gülmez zaten Dazai, aptal mısın sen?"
Osamu kollarını göğsünde kenetleyip yüzünü buruşturdu. Chuuya ise onu izleyip gülüyordu.
Osamu gözlerini devirdi birden ve bir dilek daha diledi o gün...
Keşke hep böyle kalsak.
Eğer Chuuya gerçeği bilseydi, yine de böyle olurlar mıydı?
O gün tüm kasabayı lanetleyen çocuğun Osamu Dazai olduğunu bilseydi...
Ailesinin ölümünün sebebinin Osamu Dazai olduğunu bilseydi...
Her zamanki gibi Osamu'nun saçlarını nazikçe okşar mıydı?
Osamu cebinden sigara paketi ile çakmağını çıkardı. Bir dal götürdü dudaklarına, sonra yavaşça yaktı sigarasını. Paketi Chuuya'ya da uzattı, ama Chuuya geri çevirdi.
Osamu sigarasını içerken, kızıl kahve bardaklarını mutfağa götürüyordu.
Tüm eğlence bitmişti, artık sessizce oturacaklardı çünkü ikisi de yorulmuşlardı yeterince.
Bandajlı adam sigarasını içecek, sevgilisi ise onu izleyecek ya da karşısında oturup şiirler yazacaktı. Klasik bir olaydı bu.
Ve yine öyle oldu. Chuuya içeriden şiirlerini yazdığı, sayfaları sararmış defteri getirdi. Aklına gelenleri yazdı... Bazen tatmin olmayıp bazı yerleri sildi, düzeltti. Arada bir Osamu'ya baktı, daha sonra bazı kısımlarda bu zayıf, uzun boylu, badajlarla tamamen kapatılmış adamı anlattı. Şiirlerinde Osamu'yu anlatmayı, onu kelimelere dökmeyi oldukça seviyordu. Genelde şiirlerinde hep onu anlatırdı, ama hiçbir şiiri bir öncekine benzemezdi.
Saatin kaç olduğundan haberleri bile yoktu.
Bilmek istemiyorlardı da zaten. Sadece bu anının sonsuza kadar sürmesini diliyordu ikisi de. Ama hiçbir şey sonsuz değildi ki...İnsanlar her şeyin sonsuz olmasını isterler, bunun mümkün olmadığını bilseler de bu saçmalığı sürekli dilerler. Umut dedikleri kavram zannedersem budur.
Tabii ki de bu kavram her birey için farklılık gösterir.
Ama temelinde, herkesin düşündüğüyle aynıdır. Sadece biz bunu bilmeyiz.
---------------------
Eskiden kalma bir taslak
diger taslagi da attiktan sonra olaylari karistiricam cunku boyle masal gibi oluyor cok sikici