Fırtınalı günlerden biriydi. Osamu atölyesine kapanmış tabolusunu bitirmekle meşguldü. Chuuya ise, geçtiğimiz günlerin birinde yayımlanan şiir kitabını inceliyordu.
Rastgele bir sayfa açtı, en sevdiği şiirini görünce kitapla beraber ayağa kalktı. Boğazını temizledi. Şiiri yüksek sesle okumaya başladı, sesindeki tını öylesine mükemmeldi ki Osamu'nun bile dikkatini dağıtmıştı. Kısa bir süre sonra şarkısı ile Chuuya'nın şiirine eşlik etti. Bu kızılın gülümsemesine sebep olmuştu.
Nihayet şiir bittiğinde, Osamu da şarkısını söylemeyi bıraktı. Aynı zamanda da Chuuya'nın çalışma odasına doğru yürümeye başladı. Kapıyı yavaşça araladı. İçeriye girip Chuuya'nın elinden tutarak onu odadan çıkardı.
"Ne oldu Dazai?"
Osamu konuşmuyordu. Bu kızıl adamı daha çok meraklandırmıştı.
Atölyeye geldiler. Osamu, Chuuya'nın gözlerini elleriyle kapattı.
"Ne yapıyorsun, hiçbir şey anlamıyorum."
Hâlâ anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Gözleri kapalı bir şekilde birkaç adım öne geldi. Osamu üçten geriye doğru saymaya başlamıştı.
"... Ve sürpriz!"
Chuuya gözlerini ovuşturdu. Karşısında bir tablo vardı. Tabloya iyice yaklaştı. Bu tam da Chuuya'nın beğenebileceği türden bir resimdi.
Ölü meleklerin arasından gökyüzüne yükselen parlak bir melek vardı en ortada. Kızılın o kadar çok hoşuna gitmişti ki "Benim olabilir mi?" diye sordu. Osamu bunun üzerine gülmeye başladı.
"Bunu zaten sana hediye ediyorum şapşal!"
Chuuya utanmıştı. Gözlerini kaçırdı ve mırıltı şeklinde konuştu.
"Odamıza asalım."
Osamu hâlâ gülüyordu. Kendisine dik dik bakan mavi gözler karışısında ürktü.
"Tamam, tamam. Susuyorum, bak sustum."
Eliyle ağzını kapattı. Atölye sessizleşince Osamu, karşısındaki adama yaklaşarak konuştu.
"Bir şey daha..."
Chuuya'yı dudaklarından nazikçe öptü.
"Doğum günün kutlu olsun, Chuuya."
Kızıl gülümsemişti. Teşekkür etti Osamu'ya.
Doğum günlerini umursamazdı, zaten pek kutlamazlardı. Sadece arada bir Osamu küçük sürprizler yapardı ve öyle geçirirlerdi doğum gününü. Osamu'nun doğum günündeyse, Chuuya onun istediği herhangi bir şeyi yapardı. Pasta kesmek gibi alışkanlıklara sahip değillerdi.Nedense Chuuya bugün bir teklifte bulundu, bugüne özel midir bilinmez.
"Bir şarap açalım mı?"
Osamu bu teklifi geri çeviremezdi... Çünkü bu evde şarap açmak nadir yaşanan durumlardan biriydi. Kafasını salladı.
"O zaman sen kadehlerle birlikte salona geç, ben de şarap getireyim."
Çalışma odasına doğru yol aldı Chuuya. İçeriye girdi ve bütün bir duvarı kaplayan vitrinden rastgele bir şarap seçti.
Salona geldiğinde, Osamu tekli koltuklardan birine oturmuş elindeki kadehi inceliyordu. Chuuya'yı görünce ayağa kalktı. Elindeki kadehi bir kenara bırakıp şarap şişesini kavradı ve Chuuya'nın kulağına fısıltı şeklinde bir şeyler söyledi.
"En sevdiğimden..."
Chuuya buna karşılık omzunu silkti.
"Bunu özellikle seçmedim."