Final

169 29 26
                                    

Yıllar geçti, ikisi ayrılalı çok uzun zaman oldu. Chuuya bir kere bile Osamu'yu düşünmeden edemedi bu süre içinde. Aklında, kalbinde her zaman o vardı.

Artık 29 yaşındaydı, şehirin göbeğinde ortalama bir dairede yaşamakla birlikte ortalama bir işe de sahipti.

Güneş henüz doğmamışken, saat sabahın dördü iken Chuuya elinde sigarası ile balkonunda oturuyordu. Bugün tatil günü olmasına rağmen erkenden kalkmış, her zaman yaptığı gibi ağzına tek bir lokma koymadan sigaraya sarılmıştı. Sevgilisinden kalma bir alışkanlık.

Yavaş yavaş aydınlanan şehri izledi Chuuya, bugün 18 hazirandı. Osamu'nun doğum günü. Ani bir kararla kasabayı ziyarete gitmeye karar verdi.

Sırt çantasını hazırladı, apar topar yola koyuldu. Gariptir ki üzerinden onca yıl geçse bile hâlâ kasabanın yolunu gayet net hatırlıyordu.

Kasabaya varır varmaz yüzüne sert bir rüzgâr çarptı, birkaç dakikanın ardındansa güneş açıverdi. Chuuya aldırış etmeyerek bomboş kasabada eski evlerine doğru yol aldı. Osamu'yu görebileceğini düşündü, acaba nasıldı şu an? Kalbinin hızlanmasına engel olmazken kendisini boyası eskimiş o evin önünde buldu.

Anahtarı almak için kapı paspasının altına baktı, gerçekten de oradaydı. Kapıyı açarak içeriye girdi, ev oldukça sessiz ve düzenliydi. Karanlık koridorda biraz yürüdü, Osamu'nun atölyesine gelmişti. İçerisi eskisi gibi boya kokuyordu hâlâ.

Duvardaki tablolara baktı, içlerinde Chuuya'nın yaptıklarından da vardı. Kısacık bir süre etrafı izledi, daha sonra yatak odasına doğru yürüdü. İçeriye girdiğinde yatağın derli toplu olduğunu görmek onu biraz şaşırttı. Kulaklarına değen kısık kahkaha ile hızlıca arkasına döndü, kimseler yoktu.

Bu sefer çalışma odasına doğru yürüdü, burası da boştu. Masanın üzerinde bir kağıt fark etti. Düzenli bir şekilde yazılmıştı. Kağıdı eline aldı, okumaya başladı.

13 haziran

Biricik sevgilim Chuuya'ya;

Sen gittiğinden beri ölümüne bir acı çekiyorum. Yokluğun evde öyle fark ediyor ki... Sabahları sigara için kalktığımda yanımda seni görememek canımı yakıyor. Kalbim acıyor. Şimdi neredesin, mutlu musun hiçbir fikrim yok.

Ama veda mektubunda yazdığın gibi seni lanetlemeyeceğim. Aksine mutlu olmanı diliyorum. Burayı terk etmene değmesini umuyorum. Seni seviyorum.

Sensiz bu kasabanın bir anlamı yokmuş Chuuya. Artık burada kimse yaşamıyor. Sadece ben varım. Küçükken nasıl hissettiğini şimdi anlıyorum.

Yalnızım, kimsem yok. Tek ihtiyacım olan sen de yoksun.

Sen gittiğinden beri günler geçmiyor, yaşamıyorum sanki. Bana bıraktığın tüm şiirlerini okudum, en az ikişer kez hem de. Vitrinindeki şaraplardan başka bir şey koymaz oldum ağzıma.

Gelmeni diliyorum ama biliyorum ki gelirsen mutlu olamayacaksın.

Bu yüzden ben de bu sonsuz acımı bugün sonlandırıyorum. Mektubum sana ulaşırsa, ben çoktan kaybolmuş olacağım.

Ama ruhum hep burada kalacak sevgilim. Bedenim uçsuz bucaksız denizde derinlere batsa da, çürüse de ruhum hep taptaze kalacak.

An Unknown Town [Soukoku] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin