Batı: günaydın meleğim.
Arel: günaydın Batı.
Batı: bugün evde misin?
Arel: evet ama kaan gelecek birkaç saate.
Arel: neden ki?
Batı: sana bir şey göndermek istiyorum izin verirsen.
Batı: doğum günün için. :)
Arel: ciddi misinn?
Arel: şey uğraşmana gerek yok hatırlamış olman yeterli teşekkür ederim.
Batı: senin için uğraşmak istiyorum Arel.
Batı: bütün hayatımı senin için uğraşarak geçirmek istiyorum.
Batı: o yüzden izin ver göndereyim.
Arel: dediğim gibi uğraşmana gerek yok ama istiyorsan gönderebilirsin.
Arel: tekrat teşekkür ederim Batı.
Batı: daha ne olduğunu görmedin meleğim şimdiden teşekkür etme.
Batı: hediyeni açarken yanında olmayı çok isterdim.
Batı: kendi ellerimle vermeyi çok isterdim.
Arel: hediye için teşekkürümü sonra edeceğim bu hatırladığın için.
Arel: ve ben de burada olmanı çok isterdim.
birkaç saat sonra
Kaanın yakında geleceğini bildiğim için hazırlanmış, salonda bekliyordum. tanışalı 4 yıl olmuştu ve her yıl aksatmadan doğum günümde elinde bir pastayla kapıma gelirdi. bu yıl da aynısını yapacağını bilerek sevinçle onu bekliyordum.
tahmin ettiğim gibi birkaç dakika sonra kapı çaldığında yerimden hızlıca kalkıp kapıya koştum. kapıyı açtığım anda elinde çikolatalı bir pastayla gülümseyerek bana bakan kaanı görünce gözlerim dolmuştu. Kaan hayatımı güzelleştiren nadir şeylerden biriydi.
"şşt bugün göz yaşı yok doğum günü çocuğu."
hafifçe kıkırdayarak kenara çekildim o da içeri girdi. elindeki pastayı sehpaya bırakıp hızla yanıma gelip sıkı sıkı sardı tüm vücudumu. ben de aynı şekilde onu sarınca birkaç dakika öylece kaldık.
"iyiki doğdun Arel. iyiki varsın."
gözümde tutmakta zorlandığım göz yaşlarım bu iki cümleyle daha fazla dayanamayıp gözlerimden süzülmüştü. yaşlarım Kaanın boynunu ıslattığınsa hızlıca bedenlerimizi ayırarak göz yaşlarımı sildi. doğum günümde ağlamamdan nefret ediyordu.
"ağlamak yok demedim mi ben sana?"
"dedin ama napim duygusal biriyim."
hafifçe sırıtıp yanağımdan makas aldıktan sonra kendini salondaki koltuğa attı. ben de getirdiği pasta için mutfaktan iki çatal alıp döndüm. pasta ikimize anca yeterdi çünkü babam geldiğinde evde pasta olduğunu görse eve birini attığımı sanıp beni dövebilirdi. Kaan da bunu bildiğinden küçük pasta alıyordu.
salona döndüğümde Kaan pastanın üstüne bir mum dikmiş beni bekliyordu.
"aslınsa kapıda yakacaktım ama çok rüzgar vardı söner diye yakamadım."
elimdeki çatalları masaya bırakıp kollarımı sıkıca Kaana sardım. sahip olabileceğim en iyi arkadaştı.
"hadi hadi mum sönecek bir dilek tut da üfle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEĞİM - BXB
Teen Fiction0554...: o güzel gözlerinden düşen her bir damla içimi öyle yakıyor ki meleğim. 0554...: içinde boğuştuğun dertlerin arasından seni çekip çıkaramadığım için o kadar sinirliyim ki kendime.