ZİNCİRE VURULMUŞ MELEK

32 10 5
                                    

1 Mart 2022

Güçlü insanların ayakta durduğu zamanların geçmediği yıkık bir yıla devam etmekteydik ama yine de melekler yaşamaya çalışıyordu.Ben ise ne melektim ne de güçlü bir insandım. Buna rağmen beni seven bir meleğe sahiptim.Beni yargılamazdı.Yaptığım her hata da ders alıp almadığımı sorar sonra gözlerimden öperek düştüğüm yerden kaldırırdı. Bu benim annemdi. 

 " babanın misafirleri gelecek bu yüzden birlikte yemek yapalım mı? " yattığım yataktan perdenin arasından gelen ışık epey bir rahatsız etmişti.  "Güneş, bedenimi yakıyor. "  gözlerim pencerenin önünde gözlerini devirmiş kadına kaydı. Kollarını birleştirmiş sol ayağı hareket ediyordu. Kafasındaki yazması sarı saçlarını saklayamamıştı. Asi bir şekilde özgürlüğünü kabul etmiş dallar vardı. Güneş ışınları saçlarının rengini daha fazla ortaya çıkarmıştı. Eline terliği aldı ve kafama doğru nişancı gibi nişan aldı. 

 "Kalk kız! yemin ederim geliyor terlik. " herkese öğretilmiş bir laf vardı demi? Bu laf bizim aile de işlemiyordu. "zaten ayaktayım annem. " Kirpiklerimi kırpıştırıp yataktan  kalkmaya çalışıyordum ama sadece çalışıyordum. Yorgana takılan ayağımla bodoslama düştüm. " Ay güzel arkam. " annem kahkaha atmaya başladı. " Aferin kızım, harika bir detaysın. "Lütfen diye sihirli bir kelime öğrenmedik mi ? " annem bir kaşını yukarı kaldırıp yalancı bir hesap sormaya başlamıştı. " Rica etmiştim yavrum." haklıydı.Bir söz bulamamıştım. Mahcup bir şekilde kafamı eğdim.

 "Olsun yavrum ben seni her türlü kaldırırım. Lütfene ya da rica etmeye gerek yok. " Annem genç bir kadındı. Babamla severek evlenmişti. Sevgisi için bile ailesine karşı gelmiş İstanbula gelmişlerdi.  "Anne, babamla tanışma gününüzü ve sonrasını anlatabilir misin? " Annem bu hikayeyi bana eskiden bir masal gibi anlatırdı.  "Yemek yaparken masalımızı anlatmaya başlarım. " Böylelikle odamdan çıkmış mutfakta yemek hazırlamaya gidiyorduk. Odamla mutfağı birleştiren bir koridor bile yoktu. Küçük bir evde yaşıyorduk ama kendi halimizden memnunduk.

Mutfakta önce kahvaltı hazırlayacaktık sonra akşama kadar evi temizleyip yemek yapacaktı.  "Bir varmış bir yokmuş çok uzun bir süre olmadığı bir gün, Senin yaşında olan bir genç kız vardı Mardin sokaklarında. En fazla ilkokul birinci sınıfı bitirebilmişti çünkü kral kızının okumasını istemek yerine tanımadığı bir adam ile evlenmesini istiyordu.  " pekmezi boş bir kaba koymaya çalışırken dona kalmıştı. Babasından dayak yediği zaman aklına gelmişti ama bunu zindandaki muhafızlar olarak değiştirmişti. Kızının ne olursa olsun büyükbabasından nefret etmesini istemiyordu. 

 "Genç kızımız çok güzeldi. Sapsarı uzun saçları varmış hatta köyün diğer kızları saçlarının güzelliğini kıskanırmış. Gözleri ormanda kaybolup yönünüzü bulmayı sağlayan güneş gibi rahatlık verirmiş. Bu güzeller güzeli genç kız, kalbini köyün delikanlısına kaptırmıştı. " babamdan bahsederken gözlerindeki parıltı görülmeye değer bir ışıktı. Babam bu kadının sevgisini hak edemiyordu.  "Köyün delikanlısı kızdan büyüktü ve heybetli bir gösterişi vardı. Köydeki bir çok güzel kızın ilgisini çekiyordu. Kara kaşları, inci gibi dişleri, siyah saçları ve delici mavi gözleri... "

Hınzırca gülümsedim.  " Vay vay! beyaz atlı prensimize bak sen. " annem hülyalı gözlerle kızının hınzır gülümsemesine baktı.  "yemek ye de büyü küçük. " ağzına atılan zeytinle kusması gelmişti.  " Ben zeytin sevmiyorum ya ! " annesi umursamadı ve omzunu silkti.  "Genç kızımız bir gün çamaşırları yıkamak için derenin kenarına gitmişti. Bu krallıkta herkes kendı işini kendisi görürmüş sadece erkekler hizmet görürmüş. " Sinirli bir şekilde geçmişin izlerinden arınmaya başladı.  " Derenin bir köşesinde herkesten uzak da çamaşırları yıkamaya başladı. Yalnız olmadığının farkında değildi. Güzel sesiyle bir türkü okumaya başladı.

GÜLLER VE PARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin