GİRİŞ

103 14 3
                                    


Karanlık en çok sokaklara yakışırdı. Karanlık her şeyin üzerini örtebilirdi ama asla sokağın kirini örtemezdi. Karanlık, sokaklarla bir bütün oluştururdu. Onu gizleme gereği duymazdı.

Sokaklar bir enkaz ise bu enkazın içinde doğan çocuklar sokağın çocuklarıydı. Onlar sokak çocuklarıydı. sokak; tüm acısını, zehrini ve kalıntılarını o çocuklara bir zehirmişçesine akıtırdı.

Çocuklar içlerinde bir aydınlıkla doğardı ama her zaman içlerinde bir karanlık olurdu. Eğer kendileri ile beraber o karanlığı da büyütürlerse ait oldukları sokaklar onların kirli oyunlarına oyuncak hâline gelirdi ancak sokak çocukları tüm çocuklara karşın karanlığın içinde doğardı. Çocuklar karanlıktan korkarlardı ama sokak çocukları karanlığı kucaklardı. Aydınlığı sevmezdi sokak çocukları. Aydınlık geçmişlerinin kirini gizlemezdi, açığa çıkarırdı. Onlar için gün güneş batmaya başlayınca başlardı ve kendileri de gece ile birlikte karanlığa doğardı. Sokağın çocukları geceyi evleri bilirdi çünkü gece onların her şeylerine karşın onları tüm acıları ve yaralarıyla kabul ederdi.

Sokak çocukları onlar gibi olmayanlardan korkmazlardı. Karanlıktan korkan insanlar onlara aciz gelirdi. Şunu da bilirlerdi: İnsanlar onları sevmezdi, onları yargılardı, onlara acırlardı ama sokak çocuklarının bildiği en büyük gerçek insanların onları anlayamayacağıydı. Kimse onlarla empati kuramaz, bu nedenle onlara acıyamazlardı. Acınacak olan insanlardı. Sokak çocukları karanlıkta olmaya mahkum olsalar da bunu kabullenir, aydınlığın peşini kovalayarak karanlığı sırtından bıçaklamazdı ancak insanlar en yakınını bile sırtından bıçaklayabilirdi amaçları yeter ki kendilerine bir şey olmasındı. Dünyanın en korkak canlıları insanlardı. Kendilerine zarar gelmesinden korktuklarından başkalarına zarar verirlerdi. İnsanın fıtratında bu vardı.

Sokak çocukları oyuncakların hayalini kurmazdı. Onlar bir yuvanın, ailenin ve mutluluğun hayalini kurardı. Bu hayalleri umuda yakın ancak inanca uzaktı. Bunun gerçekleşmesini sadece isterlerdi. Ölen hastasının dirilmesini bekleyen bir doktor umuduyla.

Yine bir gece sokak lambası karanlıktan korkanlara yol gösteriyordu. O ise gecenin karanlığına yaraşır bir şekilde simsiyah giyinmişti bu siyahlık sokak lambasının aydınlatma amacını reddedermiş gibiydi. Gördükleri ise yaşama sevinci olan bir insanın yaşamayı reddedeceği kadar vahşice bir görüntüydü.

Önünde ve yerde olan küçük kızın ona yalvaran ve yardım isteyen bakışlarını geri çevirircesine gözlerini kaçırıyordu. Yanındaki, kolundan tuttuğu çocuğun çırpınışlarını engellemeye çalışıyordu. Çocuğu engelleyemeyeceğini anlayınca ittirerek aynı zamanda peşinden sürükleyerek ters yöne doğru yürüdü. Yanındaki küçük erkek çocuğu arkasına dönüp küçük kıza sesini duyurmaya çalışarak bağırmaya başladı.

''Bu dolunay gecesine yemin olsun ki seni kurtaracağım ve onlara günlerini göstereceğim.''

Küçük kız ise tepki vermiyordu. Artık ses duymuyor, gözler yavaş yavaş kapanıyordu. Adam çocuğu daha hızlı çekiştirerek oradan uzaklaştırmayı başarmıştı. Bir ara sokağa döndüler.

Bu sokak daha karanlıktı. Sokak lambalarının sayısı hem çok azdı hem de yaydıkları ışık çok cılızdı. Adam yanındaki küçük çocuğa döndü.

'' Susma evlat. Dünya suskunlara hiç acımaz. İnsanlar suskunları yargılar, onları güçsüz bilirler. Bu yüzden aynı bu geceki gibi hiç susma.''

Karşısındaki çocuk ona nefretle bakıyordu. Ona bağırarak '' Sen bu gece gri olan sokakları siyaha boyadın. Sen bugün benim çocukluğumu bir sokakta yalnız bıraktın. Sen affedilmeyecek bir günah işledin' dedi.

Adam ona baktı ve gülümsedi. Bu gülümsemede mutluluk yoktu. Bu gülümseme idamını kabul eden bir günahkârın yaptıklarını kabul eden bir gülümsemesi gibiydi. Bu çocuk büyüyecekti, geçmişini silse de bugün yaşadığı acıyı hafızasından silemeyeceğini çok iyi biliyordu. Ama şunu da biliyordu bu acı onu diri tutacaktı.

Gülümsemesi yavaş yavaş soldu. Sadece '' Hadi. '' diyerek tekrardan yürümeye ve küçük çocuğu peşinden sürüklemeye devam etti. Biraz daha yürümenin ardından nihayet istediği yere ulaşmıştı.

Küçük çocuk karşısına baktı. Büyük bir demir kapının ardında bahçeli bir ev vardı. Sesinin tonunu hiç düşürmeyen çocuk'' Nereye getirdin beni?'' diye sordu. Yanındaki adam ona göz ucuyla baktı ve umursamadan yürümeye devam etti. Demir kapıyı aralayarak çocukla beraber içeriye geçti.

''Sokaklardan daha iyi bir fırsat sokak çocuğu.''

Karşısında ki evi işaret ederek ''Yeni evin'' dedi. Biraz ilerleyerek evin önünde durdu ve kapısını açtı. Ev bomboştu içinde sadece birkaç eşya vardı. Yanındaki çocukla beraber içeri girdi ve kapıyı kapattı. Çocuk çevresini seyrediyordu. Yaşadığı olayı atlatamadan bir şok daha yaşıyordu. Yanındaki adama dönerek ''Burası neresi, beni nereye getirdin?'' diye sordu.

Adam bir süre çocuğu izledi. Sonra ise şefkatle gülümsedi.

''Şu an senin için bir düşman gibi görünebilirim, belki senin sokaklarını talan etmiş de olabilirim ama o sokakları başına yıkmadım seni yeni sokaklarla tanıştırdım. Sokaklar tenhadır sokak çocuğu. İstersen seni içine alır ama eğer tökezlersen seni boğar. Burası senin yeni hayatın, yeni sokakların.''

Çocuk adama döndü. ''Bana neden sürekli sokak çocuğu diyorsun? Benim adım bu değil.''

Yanındaki adam ona döndü ve konuşmaya başladı.

'' Sokaklar herkese göre değildir. Eğer sokaklar senin evin olmuşsa sen artık o masum çocuk değilsindir. Sokaklar senin ruhuna bir çamur atar ve onun lekesi hiç bir zaman çıkmaz. Sokaklar insanı büyütür ama şefkat vererek değil. Seni tökezleterek büyütür. Bu büyümeyi bedenen algılama. Ruhun büyür senin, olgunlaşırsın. Artık diğer çocuklar gibi olmadığını anlarsın çünkü sokaklar sana zehrini akıtmıştır istesen de renkli oyuncakları bekleyen bir çocuk olamazsın. Senin beklentin sadece karnını doyuracak bir ekmek olur. Sokağın büyüttüğü çocukların adı sokak çocuklarıdır, kalpleri bembeyazdır ama sokak istediği gibi o beyazı kirletebilir. Sokaklar senin kalbini sadece grileştirmiş ama bir tarafı hep beyaz kalmış sokak çocuğu. O beyaza sahip çık. Onu kimsenin kirletmesine izin verme.'' dedikten sonra merdivenlere yönelip yürümeye devam etti.

Çocuğun orada hâlâ durduğunu gören adam sesinin tonunu arttırarak ''Beni takip et.'' diyerek merdivenlerden çıkmaya devam etti. Bu ani çıkışı beklemeyen çocuk korkarak onu takip etti. Korkudan bacakları titrerken merdivenleri çıktı.

Çocuk merdivenleri çıktıktan sonra adamın bir odanın önünde durduğunu gördü. Adam kapıyı açarak çocuğu odanın içerisine itekledi ve dıştan kapıyı kilitledi. Ne olduğunu idrak edemeyen çocuk kalakalmıştı. Adam uyarırcasına ''Bu bir kaçırılma değil sokak çocuğu. Bu ev senin evin, bu oda senin odan.'' dedikten sonra merdivenden inip kapıyı çarparak dışarı çıktı.

Yaşadıkları küçük çocuğa çok ağır geliyordu. Bu küçük bir çocuğun taşıyabileceği bir vicdan yükünden çok uzaktı. O daha bir çocuktu ancak bu geceden sonra ne kadar çocuk kalabilirdi ki. Kalbi ne kadar onun masumiyetini saklayabilirdi? Zihni bu geceyi ona nasıl unutturabilirdi? Çocuk yere çöküp oturdu. Bacaklarını kendine doğru çekip başını dizlerine yaslayarak hıçkıra hıçkıra ağladı. Bu ağlamanın sebebi korkudan değil acıdandı. Bu ağlaması koca bir evde yalnız kalmasından dolayı değil koca bir sokakta canından bir parçayı yalnız bırakmasıydı. Çocuk ev sandığı sokaklardan, onu sevdiği için yol gösterdiğini sandığı sokak lambalarından, yürüdüğü kaldırımlardan nefret etti çünkü onlar masum bir kız çocuğunu kurtaramamışlardı ama çocuk şunu çok iyi biliyordu ki o sokaklar ona aitti. Bu gerçek de acılarına batan cam kırıklarının sebebiydi.

Arafın VaveylalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin