Karanlıktaydım ve canım çok yanıyordu. Bu nasıl bir acıydı? Şu an karnımdan başlayıp tüm vücuduma yayılan bir ağrı vardı.
Gözlerimin üstündeki ağırlık gözlerimi açmamı engelliyordu. Etrafımda duyduğum boğuk sesler yavaş yavaş netleşmeye başlayınca gözlerimi araladım. Gözlerimin ışığa alışması zaman almıştı.
Etrafıma baktım bir odadaydım. Bir yatağın üstünde uzanmıştım. Üstüme baktığımda üstümde pembe yumuşak bir pijama takımı olduğunu gördüm.
Bir an da hatırladıklarım ile hızlıca doğrulmaya çalıştım. Ama karnımda hissettiğim acıyla inleyerek geri kendimi yatağa bıraktım. Gözlerim acıdan kısılmışken odaya göz gezdirdiğimde odanın benim karşımdaki sağ köşesinde tek kişilik koltuğun üzerinde sarışın bir adam olduğunu gördüm. Gözünü kırpmadan beni izliyordu. Benim yaşlarımdaydı. Altında lacivert kumaş bir pantolon üstünde de vücudunu saran beyaz gömleği vardı.
Onun gözlerine soran gözler ile baktım. Yerinden yavaşça kalktı ve bana doğru geldi. Yatağımın kenarına oturduğunda kasılmıştım ve yerimde biraz gerilemiştim. Bunu fark etmiş olmalı ki hemen ayağa kalktı.
''Sen de kimsin? Ben neden buradayım? Ben öldüm mü? Bu başka bir evren mi?'' diye sorduğum sorulara şaşkınca baktı.
Sadece sorduğum bir soruya cevap verdi. ''Yaşıyorsun.''
''Peki sen kimsin?'' sorumla beraber omuz silkti. ''Sence bu önemli mi? Ben senin hayatını kurtardım. Bu konuya daha çok odaklanmanı tercih ederim.''
Kaşlarımı çatarak ona bakmaya devam ettim. ''En son bir depodaydım. Sen de mi oradaydın? Ben kendime ateş etmiştim.'' Son söylediğim ile gözlerini devirdi. ''Evet, yapmıştın öyle bir aptallık.'' Bana ettiği hakaret ile kaşlarımı daha çok çattım. ''Şu an o sinirinden hiç etkilenmedim.'' İçimden sabır dilendim. Bu kaçığın teki de kimdi?
''Son kez soruyorum.'' diyerek kelimelerin üzerine basa basa konuştum. ''Ben neden buradayım? O depoda ne oldu?'' sorularım ile derin bir nefes aldıktan sonra uzandığım yatağın yanında bulunan çalışma masasının önünde duran sandalyeyi çekip oturdu. Benim yüzümü uzun uzun inceledikten sonra konuşmaya başladı.
''Depoda kendini vurduktan sonra bir kargaşa çıktı. Alpaycı polisleri önceden çağırmış sen kendini vurduktan sonrada polisler depoya baskın yaptı. Vaveylalar Yiğit Tüten ile beraber deponun arka kapısından çıktılar. O kargaşa sırasında ben de seni fark ettirmeden çıkardım. Onlar seni almak için tekrardan geldiler ama ben seni çoktan çıkarmıştım.''
Sözlerini şok içinde dinledim ve hemen aklımdaki bütün soruları ardı ardına sıraladım. ''Neden oradaydın? Vaveylaları nereden tanıyorsun? Onlar neden polislere Yiğit Tüten'i vermediler? Neden benim hayatımı kurtardın? Beni nereden tanıyorsun?''
Sorularım karşısında gözlerini kısarak bana baktı. ''Ağzın iyi laf yapıyor.''
''Bana cevap ver.'' diye ona bağırdım. ''Bana sesini yükseltme.'' diyerek bana bağırarak çıkıştı. ''Şu an bilmen gereken tek şey müzayede salonunda benim de olduğumu bilmen aptal kız.''
''Bana hakaret etme. Bana her şeyi anlatacaksın.'' Sözlerime komikmiş gibi güldü. ''Şu an yarım adamsın o yüzden dinlen.'' Odadaki kapıya doğru yürüdü kapıyı açıp tam çıkacakken aklına bir şey gelmiş olmalı ki bana döndü. ''Ha bu arada bana emir kipi kullanarak konuşma.'' Üzerimdekilere bakıp güldü. ''Pembeler yakışmış.'' Kapıyı çarpıp çıktı.
Üzerime baktım. Pembe rengini küçükken çok severdim ama artık hiç bir şey de kullanmaz olmuştum. Ancak pembeyi hâlâ çok severdim.
Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Bu kim olduğunu söylemeyen adam kötü biri gibi durmuyordu. Belki de öyleydi bunu bilemezdim ama şu anlık burada kalmak zorundaydım daha doğrulamazken birilerine karşı koyamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arafın Vaveylaları
Novela Juvenil''Neden ona sebebini sormuyorsun?'' ''Sormuyorum değil soramıyorum. Bana ne dedi biliyor musun?'' Karşısındaki dostu merakla kaşlarını çattı. ''Elimde kan ruhumda leke var, dedi. Bunu söylerken gözlerinde sadece acı vardı. Ona neden bu adalet düzeni...