8. Şıkır Şıkır

29 7 9
                                    


Baya baya baya gün geçtikten sonra bölüm atıyorum, kızmayın. 🥺

Bölüm bekleyenlerin olduğunu bilmiyordum, gece bilmem kaçta uyandım telefonuma baktım sebepsizce. Bir de ne göreyim bölüm ne zaman gelecek diye sormuş birisi. Rüya sanıp uyumuştu gerçekmiş. 🥺🥺🥺

Neyse neyse bu kadar laf kalabalığı yeterli, keyifli okumalar! ☀️

•••••••••

8 | "ŞIKIR ŞIKIR"

"Çarptı gözleri aman, ışıl ışıl.
Tam yerinde yıldızlar, şıkır şıkır."

Gösterilerin bitmesine az kalmıştı ve son oyun bizimkiydi. Umut'un ilanı aşkından sonraki gün, tiyatronun yapılacağı alana gelmiştik. Çok fazla heyecanlı olsamda Umut beni sakinleştiriyordu. Sonunda sahneye çıkmıştık. Herkes bizi izlerken odaklanmam zor oluyordu. Kendimi sakinleştirip oyuna başladık.

Kralı Efe canlandırıyordu. Ben prensestim, Umut avcı ve Atakan da yedi cihan beyi. Diğer okulların kadrosu bizden fazlaydı. Dört kişi halledebilirdik bence. İlk sahne Kralın prensese vurduğu sahneydi. Gerçekten vurmayacaktı ama yine de fazla tepki verebilirim.

"Evlenme çağın gelmiştir, yedi cihan beyi ile evleneceksin." dedi Efe.

Rolüme bürünüp, "Sevmediğim bir adamla nasıl evlenirim?" diye haykırıp sayıkladım sürekli.

"Sen bana karşı mı gelirsin?!" dedi Efe ve elini kaldırdı. Anlık refleksle geri çekildiğimde, perde arkasında beni izleyen Umut'un kaşları çatıldı. Efe yavaşça elini yanağıma değdirdiğinde, sanki vurmuş gibi başımı yana düşürdüm. Ardından ağlayarak perde arkasına geçtim ve sahne kapandı.

Birkaç eşyanın yeri değişince tekrar perde açıldı. Sahnenin bir köşesinde ben diğer köşesinde ise Umut dere kenarında oturur gibi, elindeki silahını temizliyordu. Bense yalandan ağlıyorum tabi.
Umut bir iki el havaya ateş etti. Tak tak sesleri çıkınca hikayedeki gibi çalılıkları geçip, arkasından onu izlemeye başladım.

Daha sonra gidip yanına oturdum. Dıştan bir ses bir yandan hikayeyi anlatıyordu. Biz ise konuşuyor gibi yapıyorduk. Umut dudaklarını oynatarak bana, "Seni seviyorum." dediğinde yanaklarımın kızardığını hissettim. Bakışlarımı kaçırıp sırıtırken, Umut çekingence elimi tuttu. Hikayeye uymaya çalışıyordu tabi.

Bir zaman sonra son sahneyi canlandırmaya başlamıştık. Avcıyla prenses kaçmış ve kendi evlerinde güneşin batışını izliyorlardı.

Avcı, yani Umut, bana döndü. Gülümsedi ve çizgileri belirdi. Başka hiçbir şey düşünemiyordum. Çizgileri öylesine güzeldi ki...

"Güneş mi sana hasret ay mı? Bilmem ama ben yıllardır sana hasretmişim. Sen evime, yüreğime ışık oldun."

Sözleri Avcıya değilde, ona aitti sanki. Perde kapandığında devam etti. "Sevgilim olur musun güneş kızım?"

Kocaman gülümsedim ve boynuna sarıldım. "Oldum bile!" dedim sevinçle. "Ama küsüm."

"Neden küstün şimdi?" dedi şaşkınca.

Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Başkasını sevdiğini söyledin."

"Ama o sendin. Başkası değil ki.."

Umut'la Parlayan Güneş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin