🍁İKİ✨

1.1K 193 83
                                    

🍁İKİ✨


-Harap etmeyesin kendini ahretliğim. Akın emmim gözünün nuruna kıyar mı heç ? Canını verir de seni vermez vallahi!'

Mahsunluk çökmüş gece karası bakışlar duyduğu teselli cümleleri ile başını çitilemekte olduğu çamaşırdan kaldırıp yamacındaki kıza çevirmişti. Dolgun dudakları içindeki mihnet ile asılmış, adeta delişmenliğin fışkırdığı gözlerinin feri sönmüştü. Hemde bir gecede! Bu olanlara inanamıyordu. Çınar'ın yanlışlıkla bir can aldığına ve o cana karşılık tanımadığı üstelik de babasının akranı bir adamla evlenmesi gerektiğine inanamıyordu! Tokuş Bey söyledikleri ardından çekip gitmiş, anacığı Hazan Hatun tüm heybetiyle dikilmişti erinin karşısına. Kızının böyle bir evliliğe sürüklenecek olmasına katiyyetle karşı olduğunu üstüne basa basa söylemişti. Lüzumu halinde çıkıp Orhan Bey'e gidebileceğini de bilhassa belirtmişti. Nitekim Akın Bey'in de bu evliliğe oluru yoktu. Diğer türlü olsa belki arayı yumuşatmak için kızına teklif edebilirdi. Lakin adam kendisiyle akrandı! Olacak iş miydi ? Ayşıl çitilediği peşkiri altında cayır cayır odunların yandığı kazana bir kez daha bırakmış, sıvalı kollarını havada tutarken dönüp ahretliğinin yüzüne hüzünle bakmıştı.

-Öyle dersin. Doğru da dersin Sırma. Lakin anamın, atamın ve dahi ağabeyimin hali nice ola? Kan için beni isteyenler , ben varmayanda ya kan dökmeye kalkışırlarsa? Atam, ağabeyim... Onlara halal gelirse ne ederim?'

Sırma kız oturduğu köşede derin bir iç çekerek çıkrığını sarmaya devam etmişti. Ayşıl dediklerinde haklıydı. Akın emmi onu vermezdi. Lakin Tokuş Bey denen adamın ters gördüğünde ne denli zalimleşebildiğini cümle alem bilirdi. Bu iş inada binerse işte o vakit hemi Akın Bey hemde Çınar Alp'in hayatı tehlikeye girerdi. Kalbinin sızlamasına engel olamamıştı. Ah Çınar! Delişmenliğinin bir gün bir bela açacağını herkes bilirdi. Fakat Sırma bu deliliğin hep geçeceğini ummuştu. Hem Çınar'ın öyle güzel bir kalbi vardı ki. Yaptığı haytalıklar bunu gölge etse de genç kız farkındaydı.

Uzun kirpikleri ahenkle kıpırdarken alt dudağını dişleri arasına almıştı. İkizi Suna ile birlikte çeyizleri için ergen kızılı kaftan işlemeye başlamışlardı. Anaları Gülnare Hatun imdiden onların gelin gideceği günlere kendini hazırlamaya çabalıyordu. Kızlarını çeyiz dokurken gördükçe gözyaşı döküyor, babaları Sencer Bey'e de analarını teselli etmek düşüyordu. Ama kararlıydı. Bir dahaki güz ilk güvey toyunda Çınar Alp'e ergen kızılı kaftanı verecekti. Kim ne düşünürse düşünsün, gayrı yüreği bu sevda ataşıyla yanıp kül olmaktaydı. El kadarlıktan beridir ona seviyle bakmaz mıydı? Gerçi onun bu vaziyeti farkında olduğunu sanıyordu bazı vakitler. Tutuk kalan davranışları bunu ayan ediyordu. Derken bahçenin büyük kapısı aralanmış, içeri hışımla heybetli bir yiğit dalıvermişti. Sırma başını çıkrığından ağır ağır kaldırdığı an kapı eşiğinde duraksamış ve ona çevrilmiş yeşiller ile karşılaşıvermişti. Genç kızın nefesi göğsüne sığmazken kalbi göğüs kafesini delip geçmeye niyet etmişti. Gözlerini yeşil gözlerden ayıramıyordu. Lakin kızarıp neredeyse alev alacak yanakları gayrı bu bakışmayı sonlandırması gerektiğini haykırıyordu. Neyse ki Ayşıl ağabeyinin içeri girdiğini fark edip işini bırakarak ona dönmüştü.

-Ağabey hayrola? Bu vakitte ne edersin otağda?'

Kız kardeşinin sesini duyduğu an bakışlarını Sırma'dan zorlukla ayırmıştı Çınar. Bir anda terleyen büyük avuçlarını esbabına silerek ardı ardına yutkunmuştu. Ah Sırma! Dayısı Göktuğ'a benzetilen iri maviş gözleri her karşısına çıktığında onu zamanı ve mekanı, yeri ve göğü, gündüzü  ve akşamı unutturur olmuştu. Kalbine sağanak sağanak yağan sevda yağmurları ise cabası ! Amma bir türlü cesaret edip ona nicedir seviyle baktığını diyememişti. Demeyecekti de. Her an canı ile sınanırken şu körpecik kızın yüreğine yaren acısı ekmeyecekti. Elleri başında duran börkünü düzeltirken Ayşıl'a kısa bir bakış bırakmış, ardından eve doğru hışımla adımlamıştı.

"BERCESTE²" - Aşk-ı Sırri 🍁✨ >AraVerildi<Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin