07

475 67 63
                                    

kai
beom
lan
şş

b*omgyu
ne var

kai
soobin nerede?
bulamıyorum onu
telefonuna da bakmıyor

b*omgyu
bilmem
son derste yoktu
revire falan bak

kai
bir şeyi mi vardı da?
hasta falan mı oldu?

b*omgyu
yok ama başım ağrıyor diyordu
revirdedir belki

kai
tamam sağ ol

telefonu cebime sokup hızlı adımlarımı merdivenlere yönelttim. revire gitmek için hızlanmışken yanından geçtiğim müzik odasından bir ses duyup durdum. tanıdığım bir gülüştü bu. kapıya yaklaşıp küçük kapı penceresinden içeriye baktım. soobin'i gördüğümde önce derin nefes alıp verdim sonra kapının kulpunu indirdim.

"biliyor musun soobin, sen gerçekten de harika bir insansın." kapıyı açmış olmama rağmen içeri girmeyişimin sebebi duyduğum kız sesiydi.

soobin'in gülüşünü işittim. "öyle mi?" soobin benden başkasına bu kadar güzel gülmezdi. gülmeye başlamıştı sanırım...

"gerçekten diyorum. bana aylardır destek oluyorsun. sen olmasaydın, sen yanımda durmasaydın ben dayanamazdım muhtemelen. bana ağlayabileceğim bir omuz, yaslanabileceğim bir sırt verdiğin için minnettarım sana."

"lafı bile olmaz mina. her daim buradayım sakın unutma." kaşlarımı hafifçe çattım. "ne zaman istersen konuşuruz. iyi hissetmen için elimden gelen her şeyi yapabilirim."

"iyi ki varsın soobin." tekrar cama yaklaşıp içeriye baktım. mina isimli kız soobin'e sarıldığında soobin'in ne yapacağını merak edip gergin bir şekilde bekledim orada. yüzüne bir tebessüm yerleştirdi ve o da mina'ya sarılıp gözlerini yumdu. kız sırtını sıvazladı usulca. "sen de iyi ki varsın mina. bunu sakın unutma tamam mı? iyi ki varsın."

dudaklarımı ıslattım. yavaşça uzaklaştım pencereden. ardından da oradan.

okuldan çıktığımda sıkışan kalbim yüzünden bir süre nefes alamadım. ama derin nefesler alarak kendime gelmeyi denedim. biraz olsun başarabildiğimde de koşar adım çıktım bahçeden. otobüs durağını es geçip yürümeyi seçtim. benim acilen hava alıp toparlanmam lazımdı. benim acilen az önce gördüklerimi ve duyduklarımı unutmam lazımdı. yoksa kafayı yerdim, bu kalp ağrısı ile yaşayamaz hâle gelirdim.

aldığım hiçbir derin nefes göğsüme oturan fili kaldıramıyordu. aksine, her nefes daha çok boğuyordu beni. oturduğum bankta usulca bükülüp elimi göğsüme koydum. kıyafetimi yumruğuma sıkıştırıp acıyla yüzümü buruşturdum. canım yanıyordu. ilk defa bu kadar çok yanıyordu hatta.

o halde bir süre durduktan sonra yumduğum gözlerimi açıp doğruldum. güneş batıyordu artık. eve nasıl döneceğimi bilmiyordum. hiç bilmediğim bir yere gelmiştim rastgele bindiğim bir otobüsle. ama umurumda değildi o an için bu durum.

gözlerim bilmem kaçıncı kez dolarken bu kez tutmadım içimde. bağıra bağıra ağlamaya başladım. dizlerime eğilip dirseklerimi dizlerime koydum ve saçlarımı sertçe tutup çekiştirdim. tarifsiz bir acıydı o an duyduğum. betimleyecek cümlem de yoktu, tarif edebilecek kadar geniş bir kelime hazinem de. sadece acıyordu işte. ölmek nasıl hissettiriyordu bilmiyordum ben. hiç ölüme yaklaşmamıştım ama o an sanki ölüyordum. fiziksel hiçbir yara almamıştım belki ama ruhum öyle büyük bir darbe ile kanamıştı ki ölmek üzereydim adeta.

ne kadar ağladım bilmiyorum. hava karardı ve ben orada kalmayı sürdürdüm. şimdi karşımdaki orman manzarası çok daha karamsar görünüyordu. ruhsuz bir biçimde izledim gün ışığı altında büyüleyici güzellikte görünen ağaçların gece olunca nasıl güzelliklerini yitirdiklerini.

saate bakmak için telefonumu çıkardığımda gelen onlarca aramayı gördüm. beomgyu bile on üç kez aramıştı beni. soobin de aramıştı. ismini görür görmez yine ağlamaya başladım.

"canım yanıyor." diye inledim. "canım yanıyor canım yanıyor canım yanıyor..." bir süre ağlayarak sayıkladım durdum. "hani en sevdiğin olacaktım ben? hani..." hıçkırdım. "ninni söylemeyi unuttum diye değil mi?" ağlayışım şiddetlendi. "ninni söylemeyi unuttum diye benden çok sevdin değil mi bir başkasını?"

saatlerce kendimle kavga ettim orada, o karanlıkta. saat akşamın dokuzuyken de yorgun bir şekilde ayağa kalktım. ıssız parktan yavaş adımlarla çıkıp merkeze gidecek otobüslere bakındım. sonra da onlardan biri gelir ümidi ile durakta beklemeye başladım.

nihayet geç bir saatte bir otobüs geldi. binip en arkaya oturdum. hiç yolcu olmadığı için cesaretimden mi bilmiyorum birkaç kez daha sesimi çıkarmadan ağladım orada. soobin beni neden sevmedi acaba?

yüzümü buruşturdum. "oysa falında ben çıkmıştım, o kız değil ki..."

fal # sookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin