12

437 61 50
                                    

"merhaba..." duyduğum sesle gözlerimi okuduğum kitaptan aldım ve sağıma baktım. ellerini arkasına almış, hafifçe eğilmiş kız benimle konuştuğunu göz teması ve mimikleri ile belli etti. kaşlarımı kaldırıp çardakta daha toplu oturdum. "mahsuru yoksa oturabilir miyim acaba?"

"elbette..?" kabul etmiş olsam da ne ayaksın dermiş gibi bakıyordum kızın yüzüne.

tam karşıma oturduktan sonra yaklaşık bir dakika boyunca kendisini konuşmaya hazırlamaya çalıştı. soobin'i ayarlamamı mı isteyecekti acaba? bu zamana kadar tam yedi kız böyle bir istekle yanıma gelmişti çünkü.

"soobin'in arkadaşısın değil mi?" haklı çıkmanın verdiği hazla güldüm ve başımı salladım. utanarak gözlerini kaçırdı. kucağına bakıyordu. "şey," gözlerini güç bela gözlerime sabitlediğinde kaşlarımı kaldırdım bir kez daha. "iyi misin?"

"ha?" beklediğim bir şey değildi. kesinlikle beklemiyordum bu soruyu. tanımadığım bir kızın karşıma geçip de iyi olup olmadığımı sormasını beklemiyordum. iyi olmadığımı fark etmesini bile beklemiyordum... "anlamadım? ne demek istedin?"

kolunu sıvazladı. "şey, soobin şu sıralar çok üzgün ve... sebebinin sen olduğunu düşündüğüm için... ve kendisini de bana açmadığı için..."

"hah..." kaşlarımı kaldırmış, dilimi yanağıma bastırmış ona bakıyordum. soobin'in neyi olduğunu bilmiyordum, ona ne derece yakın olduğunu da öyle. ama gelip de benden hesap sorması inanılmaz derecede sinirimi bozmuştu. "sen-"

"biliyorum!" başını kaldırıp da sözümü kestiğinde susmak zorunda kaldım. "biliyorum aranıza girmem doğru değil. beni onlarca kez uyarmasına rağmen gelip de seninle konuşuyor olmam da doğru değil. ama soobin benim için çok değerli. benim için yaptıkları... asla geri ödeyemeyeceğim şekilde borçlandım ben ona. ne zaman üzgün olsam yanımdaydı. travmalarımı atlatmama yardımcı oldu. soobin benim her şeyim oldu. en yakın arkadaşım oldu... şimdi o üzgün ama ben ona iyi gelemiyorum. bu çok kötü hissettiriyor." gözlerimi kırpıştırdım. az daha zorlasa ağlayacaktı geri zekalı... "lütfen kai, soobin'e bunu yaşatma."

dudaklarımı ıslattım ve cümlelerimi toparlamaya çalıştım. tam konuşmak üzereyken soobin'in sesini işittim. karşımdaki kız irkildi ve arkasına baktı.

"mina." mina. bu o kızdı demek ha? hafifçe güldüm ve kucağımdaki kitaba geri döndüm. durum şu an daha sinir bozucuydu.

"özür dilerim soobin." mina hızla ayaklandı ve gitmek için hareketlendi ama soobin önünü kapattı. içimdeki öfke beni yerle bir ederken yüzümdeki titrek gülümseme ile onları seyretmeye başladım. sinirden gülümsüyordum ve dudaklarım da sinirden titriyordu. "hiçbir şey söylemedim yemin ederim."

soobin derin nefes alıp verdi. "otur, otur. bir şey demedim." mina yavaşça eski yerine oturdu. kızın tir tir titrediğini görmek kaşlarımın çatılmasına sebep oldu. oturduğum yerde dikleştim ve soobin'e baktım. gözlerini usulca yumdu ve bana bir işaret verdi. "kai, bu mina." dedi tebessümle. "mina, bu da kai." mina bana bakamıyordu. "mina bizim bir altımız kai." diyerek konuşmaya girdi. "birkaç aydır bana arkadaşlık ediyor." yüzündeki nazik ifade ile mina'nın saçlarını dağıttı. "öyle değil mi ufaklık?" mina şimdi daha sakin görünüyordu. titremesi durmuştu ve gözlerindeki korku da kaybolmuştu.

"soobin bana yardım ediyor..." diye mırıldandı.

"hey, hani abi diyecektin? anlaşmıştık." mina'nın burnunu sıkıştırıp da ona sataştığında istemsizce güldüm. aralarındaki ilişki bir abi kardeş ilişkisinden farksız gelmişti gözüme o an.

"tamam, tamam. acıyor oppa ya!" üçümüz de gülmeye başladığımızda atmosfer değişti. rahatlamış hissettim kendimi.

"memnun oldum." dedim mina'ya. benim gibi tebessüm etti o da bana. "ben de memnun oldum. hep seninle tanışmak istemiştim ama soobin çok kıskanç." küçük bir çocuk öfkesi ile baktı soobin'e. "seni elinden alırım diye korkup duruyor."

soobin'e şaşkınlıkla baktığımda omzunu silkti. "e güzelsin. kai de güzel kızları sever. kendimce önlemimi aldım ben."

derin bir nefes alıp verdim. "sizin aranızdaki ilişki peki... yalnızca arkadaş mısınız?" soobin kaşlarını çattığında sırıttım. "e güzel kız soobin. sen seversin."

"ibne." dedi sırıtarak. güldüm.

"ikiniz de gay değil misiniz ya? kafam karıştı." mina her ikimizi de kahkahalarla güldürdü.

dudaklarımı ıslatıp yutkundum. yanlış anlamıştım öyle mi? mina isimli bu kızla soobin arasında hiçbir şey yoktu. boşuna üzmüştüm kendimi. boşuna hırpalamıştım günlerce.

"kai," soobin'e baktım düşüncelerimden ayrılıp. bana tebessüm etti. "iyi misin? daldın yine." gözlerindeki yorgunluk dikkatimi çekti. onu da çok üzmüştüm. kendimle birlikte onu da çok üzmüştüm...

tebessüm ettim ve başımı olumlu anlamda salladım. "iyiyim, endişelenme daha fazla."

mina ile bir şey konuşmaya başladıklarında konuşmayı dinlemek yerine onu izledim. şu an belki bir sevgilisi yoktu ve bu kızla arkadaşlardı. ama hiç sevgilisi olmayacak anlamına gelmiyordu bu, değil mi? eğer ben bir şey yapmazsam benden cesur biri soobin'i elimden alabilirdi. bu yüzden artık korkup kendimi geri çekmemem gerekiyordu. cesaretimi toplayıp en yakın arkadaşıma açılmalıydım. bunu, onu kaybetmeden evvel yapmalıydım ki pişman olmayayım...

eveeeeet kai gozunden de okuduuuk, bakalim sonrasinda ne olacak ben de bilmiyorum chwmxhpwnx🐣

fal # sookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin