08

490 69 112
                                    

soobin
kai
neredesin? okuldan çıktım ben. (17.06)

kai
ödevleri yaptın mı?
unutma bak yarın ingilizceci kontrol edecek son verdiği ödevleri. (18.38)

hey, orada mısın? (19.00)

kai annen arayıp eve gelmediğini söyledi. bizde olup olmadığını sordu.
neredesin sen?
tanrı aşkına neredesin? (19.54)

siktiğimin telefonlarını ne diye açmıyorsun
delirecegim (20.15)

tanrı aşkına neredesin yalvarırım cevap ver iyi olduğunu bilmeme izin ver (20.23)

kai iyi misin?
lütfen kai (20.40)

annene bizde yatacak dedim korkmasın diye ama şu an burada değilsin
korkan kişi benim
ne yapacagim
yalvarırım çabucak dön mesajlarıma
sana yalvarıyorum (21.01)

kai (21.49)
(görüldü)

KAI
IYI MISIN
NEREDEYDIN
NEDEN MESAJLARIMA DONMEDIN
ARADIM SENI BIR SURU

kai
eve geçeceğim

soobin
annene bizde kalacak demiştim ama
buraya gel doğruca
ne olduğunu da anlatırsın hem
tamam mi
neredesin su an?

kai
eve gideceğim soobin.
sonra konuşalım.

soobin
iyi misin?

kai
sik gibiyim
ve yapabilecegin bir sey de yok
rahat birak beni yeter
(görüldü)

b*omgyu
kanka
iyi misin lan?
ulaşamadık da sana

kai
beom
sizin ev müsaitse bugün sizde kalayım mı?

b*omgyu
kal tabii
konum atmama gerek var mı?
on senedir aynı yerde oturuyoruz ama
hatırlıyor musun?

kai
at sen

b*omgyu
tamam
soobin'e de söyleyim o da gelsin
bayağı meraklandı çocuk

kai
biz konuştuk
haber verme sen ona

b*omgyu
o da kalmaya gelsin lan
ikimize birden anlatırsın ne olduğunu

kai
beom
lütfen soobin olmasın
soobin'e gitmeyip sana gelmemin bir sebebi vardır, öyle değil mi?
lütfen
senden isteyeceğim son şey lütfen

b*omgyu
aranızda ne oldu bilmiyorum ama öyle olsun
çabuk gel
*konum*

kai
teşekkür ederim.

kapıyı beomgyu açtı. beni gördüğünde kaşları hızla çatılmıştı. "bu ne hal amına koyayım?" dedi fısıltı tonunda tuttuğu sesiyle. kolumu tutup beni içeri çekti. ayakkabılarımı çıkarıp vestiyere koydum ellerimle. "annemle babam uyuyorlar. çok ses çıkarmayalım. seni böyle görürse özellikle annem salmaz bizi sabaha kadar." başımı salladım. gerçekten de annesi beom'a önem verdiğinden daha çok önem verirdi onun arkadaşlarına. kendi çocukları gibi severdi bizi.

odasına geçtiğimizde buraya uzun zaman sonra ilk defa geldiğimi fark ettim. ilkokuldayken sık gelirdim halbuki. beomgyu eşyalarını bana gösterip hava atmak isterdi hep. şimdiyse odası hatırladığımdan çok farklıydı. duvarlarda çizgi roman kahramanlarının posterleri yoktu, minik çerçevelere koyduğu fotoğraflar vardı. odası oldukça sadeydi.

"nasıl rahat edeceksen öyle otur kanka." dedi kenarda ayakta beklerken. "yatağa da halıya da oturabilirsin. puf da getirebilirim." gergin olduğunu görebiliyordum. beomgyu ile birbirimizi zorbalamaktan başka bir şey yapmamıştık bu zamana dek biz. ilişkimiz çok kaotikti. birbirimize teselli vermeyi de, birbirimizle normal bir şekilde konuşmayı da bilmezdik.

yatağa yavaşça oturup omuzlarımı çevirdim. kitaplığındaki oyunlara ve çizgi romanlara bakıyordum. "hâlâ oynuyor musun?" dedim gözlerimle kitaplığı gösterip ona dönerken.

"eskisi kadar değil ama oynuyorum yani." kitaplığı ilerleyip elini kutularda gezdirdi. bulduğu bir şeyle yanıma geldiğinde önce gözlerine sonra uzattığı şeye baktım. "şu sıralar buna taktım. eski battle oyununun yenilenmiş versiyonu. sınırlı üretimdi ve hemen bitti. sınırlı üretim olunca oyunu iyi oynayabilen pek kişiyle karşılaşamıyorsun tabii."

tebessüm ettim. "oyunu göster de birlikte oynayalım. hemen kapar, sana layık bir rakip olurum."

o da benim gibi tebessüm etti. "tamam, gel hadi."

beomgyu ile sessizce oyun oynamak zordu. anne babası uyanmasın diye bağırıp çağıramıyorduk ve bu çok komik oluyordu. ben her hata yaptığımda sessiz çığlıklar atıyordu adeta.

kendime hakim olamayıp en sonunda kahkahalarla gülmeye başladığımda o da gülerek susmamı söyledi bana. ama susturamadım kendimi. gülüşüm yavaş bir şekilde hıçkırarak ağlamaya dönüştüğünde beomgyu hızla elindeki konsolu bırakıp benimkini de elimden aldı.

"şşş, bir şey yok." bana sarılıp saçlarımı okşamaya başladığında yüzümü göğsüne gömüp sesimi bastırmaya çalıştım.

"beom," dedim boğuk bir sesle. beni geri çekip yüzüme baktı. nazik hareketlerle kuruladı gözyaşlarımı. kaşlarını kaldırıp devam etmemi bekledi. "ben çok aşığım. çok ama çok aşığım." tekrar ağlamaya başladım. "ama karşılıksız. çok kötü hissediyorum. bok gibi hissediyorum. dayanamıyorum. yemin ederim canım öyle bir yanıyor ki tarif edemem. dalga geç benimle, buna mı ağlıyorsun oğlum falan de. nolursun sinirlendir beni ki sana sövmekten unutayım şu sikik acıyı nolursun beom."

öyle kötü bakıyordu ki gözlerime... "sorun yok," dedi yavaşça. "ağlamanda sorun yok. acını yaşamanda sorun yok. canını yakan şeyin böyle bir şey olmasında da sorun yok kai. ağla, sorun değil. istediğin kadar ağla."

söylediği gibi yaptım. içim dışıma çıkana dek ağladım. halıya yavaşça uzanıp başımı dizlerine koydum. o benim saçlarımı okşarken ben de iç çeke çeke ağladım. güzel sesiyle bana şarkılar söylerken bir de onun güzelliği yüzünden ağladım. beomgyu'ya sahip olduğum için çok şanslıydım ben. gerçekten hem de. o olmasaydı ne yapardım bilmiyorum bile.

"yatağa yatmak ister misin? dizlerim ağrıdı, uyursan kıpırdanıp seni rahatsız ederim sürekli." ayağa kalkıp yatağına uzandım. üzerime ince bir pike örttü. "saat üç olmuş. uyu artık. yarın da okula gelme benimle, uyu tamam mı burada? annem bir şey demez zaten biliyorsun."

"soobin'e burada olduğumu söyleme." dedim çocuk gibi.

"söylerim kai." dedi dürüstçe. "endişeden delirdi o çocuk da. söylemem lazım. yarın muhtemelen o da gelir benimle buraya. kızma bana olur mu?" saçlarımı okşadı.

gözlerim doldu ve ağlamaya başladım bir kez daha. "keşke sana aşık olsaydım beomgyu."

güldü. "ben taehyun'dan başkasına bakmam kusura bakma." yanıma uzandı ve tavanı seyretmeye başladı. ikinci yastığını kafasının altına almıştı. "ilkokulda sana aşıktım bu arada ben, itiraf edeyim."

gözlerimi yumdum. "biliyorum. annen söylemişti." diye mırıldandım. "beni sürekli evine çağırıyordun bir şey gösterme bahanesi ile. koleksiyonunla kalbimi kazanmaya çalışıyordun. bunu da fark etmiştim."

güldü. "hm hm."

gözlerimi açıp ona baktım. "iyi ki varsın beom." bana dönüp gülümsedi. başını salladı. "sen de iyi ki varsın kai. uyu hadi."

fal # sookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin