gözlerim dolu doluydu ve onu görmekte zorlanıyordum. "ya bu zamana kadar sana deli gibi aşıksam ben? sana, seni kendimden çok sevdiğimi söyleseydim asıl sen ne yapardın? sarılışlarımdan birinin bile dostça yapılmadığını bilseydin benden nefret eder miydin?"
aramızdaki mesafe hemen o an kapatıldı onun tarafından. bana sıkıca sarıldığında sırtımı duvara çarptım. ağladığımı bile o bana ağlama dediğinde fark edebildim.
"ağlama kai, ağlamanı gerektirecek bir şey yok ki. lütfen ağlama."
ellerimi sırtına çıkardım ve ağlayışlarımın arasından güç bela konuştum. "bunca zaman benden nefret edersin korkusuyla yaşadım ben soobin. itiraf edersem yalnızca sevdiğim insanı değil, en yakın arkadaşımı da kaybedecektim. bu yüzdendi kendimi geri çekişim. özür dilerim. senin de böyle hissettiğini bilseydim bir an bile beklemezdim ben."
kendisini geri çekip elleri ile nazikçe kuruladı yanaklarımı. gözlerinde mutluluk göremiyordum. çok üzgün görünüyordu. çok bitmiş ve bunalmış görünüyordu. onu öyle görmek beni daha çok ağlattı.
"beni sevdiğini uzun zamandır biliyorum kai." belli ettiğimi ben de biliyordum. sırf anlasın diye her şeyimle çabaladığımı ben de biliyordum. "ama sen geçenlerde gelip de sevdiğin çocuğun seni sevmediğini söylediğinde... ben bildiğim her şeyden şüphe duydum. çok emindim, seni kaybetmeyeceğime o kadar emindim ki, bu yüzden geciktirdim her şeyi. nasıl olsa benden gitmeyecek, doğru zamanı bekleyip öyle söyleyeyim ona onu sevdiğimi, dedim durdum. ama o zaman... seni kaybettim sanarak, seni kaybedeceğim sanarak mahvoldum ben. bildiğim her şeyi unuttum, sahip olduğum her şeyi kaybettim."
"soobin." ağlayışım şiddetlendi. üzerindeki okul hırkasına tutundum. "soobin özür dilerim."
"ben de. hatta asıl ben özür dilerim." hırkasının koluyla gözlerimi sildi. "senin hislerini biliyordum, kendi hislerimden de uzun süredir haberdarım ama... bir türlü cesaret edemedim işte. sürekli erteledim. aklım başıma çok geç geldi. seni kaybetmeye ilk defa bu kadar yakındım kai. çok korktum, çok."
ben önünde şiddetli bir şekilde ağlarken o da beni teselli ediyordu.
"eee?" duyduğumuz sesle her ikimiz de irkildik. merdivenlere oturmuş bıkkın gözlerle bizi izleyen yeonjun'a baktım şokla. ne kadarını duymuş ve ne kadarına şahit olmuştu? "hadisenize oğlum, hanginiz teklifte bulunacak. iki saattir zırlayışınızı izliyorum. öpsene çocuğu soobin, ne diye kütük gibi dikiliyorsun? hiç mi webtoon okumadın?"
"siktir git lan." soobin ona çıkışınca yeonjun orta parmak çekti kendisini hiç bozmadan. "bana bak yeonjun-"
ellerimi soobin'in yanaklarına koyup da yüzünü kendime çevirdiğimde yeonjun'a küfretmeyi bıraktı. şaşkınlıkla bana baktı. "soobin," dedim titrek bir sesle. "benimle çıkar mısın?"
"evvet, şimdi öpüşüyorsunuz."
ikimiz de yeonjun'a baktık. "kapa çeneni yeonjun!" dedik senkronize bir şekilde.
bize hiç aldırmadan ayağa kalktı. "erken oldu ya(!)" dedi alayla.
"ne demek bu?" soobin'in arkasından geçti ve apartman kapısının önünde durdu. ters ters suratıma baktı sorum üzerine. "aptal orospular ya. ortaokuldan beri acaba ne zaman açılacak bu mallar diye sizi izleyip duruyorum. şöyle bir dram yaşanmasa otuzlu yaşlarınızda açılırdınız birbirinize kesin." kapıyı açıp tamamen çıkmadan ikimize baktı. "markete gidelim hadi. sizi birleştirdiğim için bana dondurma ısmarlayın, teşekkür niyetine yani."
gözlerimi sildim ve soobin'in elini tutup apartmandan çıktım. "senin sayende birleşmedik ki."
"ben orada olmasaydım muhtemelen iki saat utanır, şimdi biz neyiz diye düşünür dururdunuz."
soobin'e baktım. o da bana baktı. "şimdi biz neyiz?" dedim tuttuğum elini hafifçe sıkarak.
tebessüm edip saçlarımı nazikçe dağıttı. "bilmem." dedi. "sevgili diye kestirip atmak içimden gelmiyor hiç."
soobin'in söylediklerinden etkilenemeden yeonjun dahil oldu konuşmaya. "kes şovu kes."
ikisi de yol boyunca birbiri ile didişti. ben de gülerek onlara eşlik ettim.
farkına varmadan oldukça derin bir nefes aldığımda ikisi de susup bana baktılar. soobin gülümseyip eğildi, saçlarımı öptü. yeonjun da belli etmemeye çalışsa da yüzüne bir tebessüm yerleştirmişti. o da diğer yanıma geçti ve kolunu omzuma attı.
"eee," dedi. "üçlüye nasıl bakıyorsunuz?"
soobin beni aniden diğer yanına çekerken ben kahkahayla gülmeye başladım. ikisi kavgalarına kaldıkları yerden devam ederken ben omuzlarımdan kalkan koca yükün getirdiği rahatlamayla bol bol güldüm. nihayet...
-
arkadaslar uzadikca uzadi kusura bakmayin lutfen. benim finallerim genel zayif oluyor ozur dilerim </3

ŞİMDİ OKUDUĞUN
fal # sookai
Fanfictionkai kahve falı baktırıyor ve falında yakın arkadaşı ile alakalı birtakım şeyler çıkıyor. [ texting + duzyazi ]