soobin
hey, taehyun
müsait misin?taehyun
ne için sorduğuna göre değişir.
ne oldu?soobin
neyse
işin var sanırım sonra konuşuruztaehyun
markete gidiyorum şu an.
çık evden de parka inelim.soobin
parktayım zaten
gelsene sen detaehyun
kai mi var yanında?
çekirdek kola mı yapıyorsunuz?soobin
yok
tekim ben.
kafa dinlemek istedim ama kafamın içi öyle karışık ki, kendimi dinleyemiyorumtaehyun
geliyorum tamam.
ayrılma bir yere.soobin
parka inen merdivenlerdeyim.taehyun
tamam.⎯
"lan," duyduğum sesle kafamı kaldırıp arkama baktım. taehyun merdivenlerden biraz daha inip önümde durdu. iki basamak aşağıya inmiş, yüzlerimizi eşitlemişti. oturmayı değil ayakta durmayı seçmişti üstelik. "nasıl daldıysan, üçüncü seslenişimde duydun." güldüm. elindeki market poşetine elini atıp içinden çıkardığı kola kutusunu uzattı. "al."
"sağ ol."
bir süre konuşmadım hiç. yavaşça yanıma gelip de aynı basamağa çöktüğünde artık anlatmam gerektiğini düşünüp dudaklarımı araladım. "kiminle konuşabileceğimi bilemedim inan. senden başkası beni anlamazmış gibi geldi taehyun."
"anlat bakalım bir. ne oldu?"
kola kutusu ile ellerimi oyalarken pat diye girdim konuya. "çok emindim, beni sevdiğinden çok emindim."
on saniye kadar sessizliğini koruduktan sonra gerçek bir merakla sordu. "kimden bahsediyorsun lan?"
"kai."
"seni sevmediğini mi söyledi?" hızla sordu. "açıldın mı lan yoksa? açıldın ve o da reddetti seni, öyle mi?"
gülüp başımı iki yana salladım. kendime gülmüştüm. acınası oluşuma gülmüştüm. "nerede bende o cesaret?" kolumu tuttu ve sarstı beni. "her şeyi düzgünce anlatsana sen bir bana." dedi.
"kai... birkaç gündür berbat halde. aşkının karşılığını alamadığını söylüyor. aşık olmuş elin birine, bana hiç söylemeden hem de. ne yapacağımı bilmiyorum taehyun. ben o kadar emindim ki benden hoşlandığına, hep ağırdan aldım. her şeyi geciktirdim. ikimizin de hazır olması gerek diye düşündüm. kai beni bekleyecekti. e ben de onu bekliyordum zaten..." yavaşça dizlerime eğildim. "sikeyim, daha erken davranmalıydım. egom yüzünden kaybettim resmen onu. başkasına kaptırdım."
birkaç dakika verdik kendimize. konuşmadık, sessizce düşündük. ama bu sessizlik, kalp ağrımı daha da artırdı. gözlerim doldu ve boğuk bir sesle konuştum. "geçenlerde... çok seviyorum diye ağladı kucağımda. çok seviyormuş o çocuğu. neden dedi, güzel değil miyim ben de beni sevmiyor soobin dedi. taehyun... keşke beni seviyor olsaydı. beni seviyor olsaydı bir gözyaşı bile dökmesine müsaade etmezdim ben. sarardım pamuklara, ağlatmazdım asla. beni seviyor olsaydı çok güzel severdim ben onu. öyle güzel severdim ki hem de, daha ölmeden cennette hissederdi kendisini."
"kai," dedi usulca. "başkasına mı aşıkmış yani?" inanamıyormuş gibiydi ses tonu.
başımı ağır ağır sallayıp onayladım. "evet."
aniden güldü. şaşkınlıkla ona baktım. yüzündeki sırıtışı silmeden ayağa kalktı. ellerini üzerindeki hırkanın ceplerine soktuktan sonra yine birkaç basamak inip bana baktı. "geçmiş olsun soobin, çocuk seni fena keklemiş." kaşlarımı hafifçe çattım. kocaman gülümseyip bir eliyle saçlarımı dağıttı. "çünkü inan, o geri zekalının gözü senden başkasını görmüyor. sana sırılsıklam aşık. işin aslını bir an önce öğrenmelisin. ama tahminimi söyleyeyim mi?" cevabımı beklediğini fark edince şaşkınlıkla başımı salladım. "seni başka biriyle görüp yanlış anlamış." dedi kendinden emin bir şekilde. "başka hiçbir açıklaması yok bu durumun. üzerindeki korkaklığı bırak ve gidip ona dürüstçe açıl. çünkü bana kalırsa, kai senin zorlandığından daha çok zorlanıyor." ve veda edip merdivenleri ağır ağır çıkmaya başladı.
"taehyun," ona seslenmemle durdu. "nasıl bu kadar eminsin?"
bana yan bir şekilde dönüp omzunu silkti. "anlaşılması zor bir çocuk değil o, soobin. sen de biliyorsun bunu."
"peki ya... gerçekten de benden hoşlanmıyorsa? ya ona açıldığımda onu tamamen kaybedersem taehyun?"
derin bir iç çekti. "soobin." dedi. bedenini şimdi tamamen bana döndürmüştü ama yaklaşmamıştı bir adım bile. yukardan bakıyordu bana. "eğer şimdi korkaklığı bırakmazsan daha çok kaybedersin sen onu, söyleyeyim. ilerde keşkelerinde boğulmamak için git ve ona açıl. göreceksin, her şey söylediğim gibi çıkacak. o salak muhtemelen senin bir sevgilin var sandığı için kendisine eziyet ediyor şu an." tebessüm etti. "onu daha fazla üzme, olur mu?" ve arkasını dönüp gitti.
elimdeki kola kutusunu yanağıma bastırıp bekledim orada. kalbim tekrardan heyecanla atmaya başlamıştı. taehyun kaybettiğim umudu bana tekrar vermişti ve kalbimin üzerindeki kara bulutlar biraz da olsa dağılmıştı. söylediği gibi yapmalıydım. geç olmadan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fal # sookai
Fanfictionkai kahve falı baktırıyor ve falında yakın arkadaşı ile alakalı birtakım şeyler çıkıyor. [ texting + duzyazi ]