11

805 92 27
                                    

"böyle aniden dışarı çıkalım deyince sen, hazırlanamadım pek." boynundaki atkıyı düzelttikten sonra kaçamak gözlerle bana baktı. "kusura bakma."

"niye kusura bakayım ya?" dedim gülerek. "pijamalarınla da çıkabilirdin. öyle çok bir şey yapmak için değil, yürüyüş yapmak için çağırdım zaten seni." ellerimi montumun ceplerine sokup tebessüm ettim. "seoul güzel, değil mi?"

o da etrafına bakarak yürümeye başladı sözümle. sessizdik. bu sessizliğin onu rahatsız etmemesini umdum. çünkü ben yanında sessizce yürümekten hoşlanmıştım. umarım o da hoşnuttu bu durumdan.

"güzel." dedi. dakikalar sonra bunu söylemiş olması beni güldürse de ardından söyledikleri tükürüğümün boğazıma kaçmasını sağladı. "ama içinde sen varsın diye güzel." öksürük krizimden güç bela kurtulabildiğimde ilk yaptığım omzuna sertçe vurmaktı. güldü ve omzunu tutarak iki adım uzaklaştı benden. 

"aniden söylenir mi böyle bir şey?" dedim. yanaklarım alev alev yanıyordu. o soğukta adeta havale geçirecektim karşısında. "ciddiye alırım ben böyle şeyleri..." diye homurdanıp da yürümeye devam ettiğimde hızlı adımlarla bana yetişti. hızıma ayak uydurup yanımda yürümeye başladı. 

"ciddiye almalısın." dedi. başımı yavaşça içe, montumun içine doğru gömdüm. yok olmak istiyordum. öyle utanıyordum ki. "seon woo," kaldırımın kenarına çekip beni durdurduğunda ona baktım. yüzüm montun içinde kalıyordu. yalnızca gözlerimi görebiliyordu o an o. "ben ciddiyim." bileğimi tuttu nazikçe. "eğer beni yalnızca komşun, arkadaşın olarak görüyorsan en başından söyle ki umutlanmayayım. senden hoşlanıyorum ve bunu saklamıyorum. seninle flört ettiğimi kim olsa anlar. bana bir cevap vermelisin ki ne yapacağımı bileyim artık. rahatsız olacağın şeyler yapmak istemiyorum."

yutkundum. "neyden rahatsız olacakmışım?" diye mırıldandım.

"eğer rahatsız olacaksan sana böyle bakmam." öyle güzel bakıyordu ki rahatsız olan insanın aklından şüphe ederdim. "eğer rahatsız olacaksan flörtöz mesajlar atmayı, sabahları kapına hediyeler bırakmayı, sürekli sana gelip seni darlamayı anında bırakırım. eğer rahatsız olacaksan ben kendimi tutar, geri çekerim."

sokakta pek kimse yoktu. ama yine de böyle cesurca kendisini açmış olması beni şaşırtmış, utandırmış ve mutlu etmişti. eski sevgililerimde olduğu gibi sokakta elimi tutmaktan çekinmezdi. beni arkadaşlarına arkadaşım diye de tanıtmazdı. bu çocuk benim kalbimi kolay kolay kırmazdı.

"riki..." montumun fermuarını birazcık indirip yüzümü açığa çıkardım. "ben biraz... köylüyüm." güldü. "yani, nasıl desem... senin yanında sırıtırım ben." gülüşü anında soldu. "üniversitem yok, vizyonsuzun tekiyim. sen bana her gün hediyeler alıyorsun ama ben karşılığını böyle aptal bir yürüyüşle vermeye çalışıyordum. param yok yani kısacası. benim gibi birinden hoşlanabilme ihtimalin gerçekten çok uzak geliyor bana. hislerinde samimi olmadığını düşünmüyorum. öyle güzel bakıyorsun ki bana, ne söylesen inanırım gerçekten. tek merak ettiğim nasıl olduğu... nasıl hoşlanabilirsin benden riki? ne verdim ki ben sana? tanışmamız desen dünyanın en fiyasko tanışmasıydı... neden hoşlandın benim gibi birinden?"

"para, insanlarda aradığım bir kriter değil seon woo. umurumda bile değil hatta. senin samimiyetin, olduğun gibi davranman, rol yapmaman... pek tanımıyorum seni, itiraf edeyim. sayabileceğim olumlu özelliklerin bunlarla kısıtlı. ama eminim seni tanıdıkça çok daha fazla seveceğim. bana şans verirsen..."

bileğimdeki elini usulca tuttum. "riki ben sana her türlü şans vereceğim zaten." yüzüne değil ellerimize bakıyordum. "ama pişman olursan, tahmin ettiğin gibi biri çıkmazsam o kadar üzülürüm ki ben... çok ilişkim oldu. kimisi kız arkadaşını unutmak için benimle çıktı ve kız arkadaşıyla barışınca benden ayrıldı. kimisi bedenim için benimle sevgili oldu. ama ilişkilerimin pek çoğu onlar beni tanıdıklarında son buldu. uzaktan göründüğüm gibi değildim. o kadar güzel değildim. değilim de..."

sol elini yanağıma koyup gözlerine bakmam için yüzümü kaldırdı. yüzünde bir tebessüm vardı ve gözlerinde de oldukça emin bir ifade. "önceyi unut seon woo. seni öyle güzel seveceğim ki, kendini sevmekten başka çaren kalmayacak." yaklaşıp nazikçe öptü yanağımı. dudaklarının titrediğini gördüğümde gözlerim doldu. 

elimi ensesine çıkarıp öyle kalmasını sağladım, geri çekilsin istemedim. yanağımı yanağına yaslayıp bir süre öyle kaldım. "teşekkür ederim." dedim alçak bir sesle.

"ben teşekkür ederim." elini belime sarıp sıkıca tuttu beni. "bana ilk mesajı attığın için çok teşekkür ederim. sen bana yazmasaydın ben asla ilk adımı atıp seninle tanışamazdım."

kaşlarımı çatıp geri çekildim. "ne?"

gülüp ensesini ovdu. "taşındığım ilk andan beri senden birazcık hoşlanıyordum."

"nasıl ya?" dedi şokla.

"hani geçen ay... yeni doğan kuzenin için kurabiye dağıtıyordun ya, o zaman gördüm seni ilk olarak ve çok güzel bir gülümsemen olduğunu düşündüm. numaranı da komşulardan birinden aldım ama yazma cesaretini asla bulamadım. çok kibardın. hatta iki tane kurabiye vermiştin bana hatırlamıyor musun?"

"hatırlıyorum..." diye mırıldandım. "çok dikkat etmemiştim o zaman sana, ismini ve yüzünü unutmuşum."

elimi tuttu. "iyi ki o halimi unutmuşsun zaten." sallana sallana yolda yürürken konuşmaya devam etti. merakla ona bakıyordum ben de. "saçlarım yeni uyandığım için karmakarışıktı ve üzerimde babamın sanabileceğin bol bir eşofman vardı. sabahladığım için de gözlerim kıpkırmızıydı."

sesli güldüm. "tüh ya, dikkat etmeliymişim." bana baktı yüzündeki güzel tebessümle. her an çok güzel olduğunu söylemek istiyordum ona. "bundan sonra her halimi göreceksin zaten, seon woo. umarım o zaman da beni sevmeye devam edersin."

kıkırdayıp parmak uçlarımda yükseldim ve yanağını öpüverdim. sendelediğimde gülerek tuttu beni. ve kendisi de eğilip benim yanağımı öptü. "sıcak bir yere oturalım." burnunu yanağıma sürttü. "donmuşsun."

başımı olur anlamında salladım. "olur." dedim sırıtarak. sırıtmadan duramıyordum. ve parmaklarımızı birbirine geçirip bir kafe arayışına girdik. o gece, unutamayacağım anlar arasındaki yerini almıştı.

sunoo mu riki mi daha baskin diye sordum, cogu kisi riki dedi. bolumu oyle yazdiktan sonra da sunoo'yu baskin yapmaya karar verdim.

yani soyleee, ikisi de zaman zaman baskin olacak ve bence bir iliskide olmasi gereken de bu. bu bolumde riki baskindi biraz ama diger bolum sunoo baskin olacak mesela. oyle yani

uykusuz kalınan geceler # sunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin