riki sonraki günler pek evde durmadı. mesajlarıma da çok nadir geri dönüyor ve meşgul olduğunu söylüyordu o zamanlar da. evde tedirgin biçimde oturup onun iyi olmasını diliyordum ben de. elimden başka hiçbir şey gelmiyordu çünkü. yanında olmama izin vermiyordu. gerçekten ne yapacağımı bilemez haldeydim o günler.
tam bir hafta sonra camdan dışarıyı seyrederken riki ve beraberindeki kuzenleri apartmanın önünde lüks bir arabadan indiler. hızla dikleştim ve perdeyi biraz çekiştirip beni görmesinler diye çabaladım. hepsi çok gergin görünüyorlardı. dudaklarıma eziyet ediyorken riki ve hinata apartmana girdi, diğer herkes de arabaya binip uzaklaştılar.
gitmeli miydim? beni yanında ister miydi acaba?
evde bir süre dolanıp durdum. onu sık boğaz etmek istemiyordum ama ne olduğunu bilmek istiyordum. sevgilisi değil miydim onun? bu hakkı kendimde buluyor olmamın nesi yanlıştı?
üzerimi kaplumbağa yavaşlığı ile değiştirip evden çıktım. merdivenleri kendimden hiç de emin olamayarak çıkıp dairenin önünde durdum. içimden ona kadar saydıktan sonra da zile bastım yavaşça.
kapı hinata tarafından açıldı. beni görünce biraz şaşırdı. beklemiyor olmalıydı.
"o iyi mi?" dedim alçak bir sesle. tam olarak ne olduğunu bilmesem de olurdu o an. sonra söylerdi belki bana. şu an iyi olup olmadığı ile ilgileniyordum ben.
"gel." geri çekilip kapıyı sonuna kadar açtı. "sanırım ona iyi gelebilecek kişilerden birisin şu an sen." bunu duyduğuma sevinemedim bile.
içeri geçtikten sonra hinata'nın yönlendirmesi ile riki'nin odasına ilerledim. hinata benimle gelmedi.
yatağında uzanmış tavanı seyreden riki kapı sesiyle birlikte bana döndü. içeri girmeden, ufak kapı aralığından ona baktım. "selam." diye mırıldandım.
yatakta oturur pozisyona geçti ve ayaklarını aşağıya sallandırdı. kollarını bana uzatır uzatmaz odaya girdim. hızlı adımlarla ona ilerleyip sıkıca sarıldım. başını göğsüme yaslayıp elimi saçlarına daldırdım. o da belime sarmıştı kollarını.
birkaç dakika öyle kaldık. kendisini geri çektiğinde ellerimi yüzüne koyup yorgun gözlerine baktım. "iyi misin?" diye sordum.
"daha iyiyim." dedi gözlerini yumup yanağını elime yaslarken.
"yapabileceğim bir şey var mı?"
başını salladı olumlu anlamda. merakla ona baktım. ne yapabilirdim onun için?
"beni uyutur musun?" zayıf ve yorgun sesi yutkunmamı sağladı. "günlerdir adam gibi uyuyamıyorum. lütfen bana sarıl ve rahatça uyuyayım seon woo."
"tamam, tamam riki." yorganın altına girmedi. ikimiz de uzandık ve bir süre birbirimizin yüzüne baktık. riki yavaşça bedenini aşağıya kaydırıp göğsüme sığındığında gözlerimi yumdum. saçlarını nazikçe okşarken yalnızca mırıltılarımla ona şarkı söylüyordum. sözsüz, melodiden oluşan şarkım onun gergin omuzlarını rahatlatmışa benziyordu.
kısa sürede uyudu, göğsümdeki kafası gittikçe ağırlaşsa da gözlerimi yumup uyanmaması için nefesimi dahi tuttum. kısa sürede ben de uyuyakalmışım. eh, sabah akşam riki'nin yolunu gözlüyordum, en az onun kadar yorgundum.
⎯
uyandığımda yatakta yalnızdım ve üzerimde bir pike vardı. riki yoktu.
yavaşça doğrulup baş dönmemin geçmesini bekledim. şu sıralar iyi beslenmediğimdendi sanırım...
yataktan kalkıp yavaş adımlarla odadan çıktım. herkes salondaydı ve hepsi de fazlasıyla sessizdi. düşünceli suratlara, sinirli gözlere sahiplerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
uykusuz kalınan geceler # sunki
Fanfiction(apartman) kim seon woo ÇOK SEVGİLİ ÜST KOMŞUM. ACABA DİYORUM, EV YERİNE OTELE Mİ GEÇSENİZ????! tw: asabi sunoo (daha once hic gorulmemis)