Ayağa kalkmak, yanına gitmek, ellerini tutmak, her zaman orada olacağını hayal ettiği sıcaklığı hissetmek istiyordu.
Hoseok sırıtmak, ağlamak ve gülmek istiyordu, ama stüdyonun zemininde ki yerine sabitlenmişti, nefesi kesilmişti, titriyordu, heyecan içindeydi.
Adamın gözleri iri iri açıldı ve derin bir nefes verdi, yüzünde bir rahatlama vardı. Kapıya yaslandı kapı arkasından kapandığında hafifçe irkildi. Gözlerini ovuşturmak için elini kaldırdı ve hızla kırpıştırdı.
Dudaklarının üzerine harika bir gülümseme yayıldı. Adam öne doğru küçük bir adım attı ve yere Hoseok'un göz hizasına çömeldi.
"Merhaba," dedi, Hoseok'un hissettiği kadar nefes nefeseydi.
Hoseok gözlerini kırpıştırdı, hala hareket edemiyor, konuşamıyor veya hiçbir şekilde beynini çalıştıramıyordu.
Kalbinin ölene kadar atmayı bırakmasının ne kadar süreceğini merak etti. Beş hafta önce dirildikten sonra ölmenin haksızlık olduğunu düşündü.
"Bu kulağa çok tuhaf gelecek," diye devam etti adam, gözleri dikkatle Hoseok'un yüzünde gezinirken.
"Biz, ah." Gergin bir şekilde pembe kulaklarını çekiştirmek için elini kaldırdı. "Birkaç hafta önce tanıştık. Hatırlamayabilirsin-"
"Bana yosun çorbası yaptın," Hoseok sonunda ciğerlerini ani bir hava akışıyla genişleterek konuşmayı başardı.
"Her gece benim için bir Netflix listesi oluşturdun," diye devam etti, başladıktan sonra duramamıştı.
"En sevdiğin renk pembe ve yemek pişirirken şarkı mırıldanıyorsun. Sadece çalışamayacak kadar yorgun olduğunda gözlük takıyorsun. Hakkımda ki gerçeklerle dolu bir defterin var."
Adam sırıttı, dudaklarından bir kahkaha kaçtı. Bir an için aşağı baktı ve başını salladı, sonra tekrar Hoseok'a kilitlenmek için gözlerini yukarı kaldırdı.
"Evet. Evet, hepsi doğru." Dudaklarına memnun bir gülümseme yerleşirken tekrar içini çekti.
"Aslında sen bir hayalet değilsin."
"Uzun Hikaye."
"Yoongi beni bilgilendirdi."
"Ah." Hoseok, huşu içinde, rahatlamış ve mutlu bir şekilde bakmaya devam etti.
Parmakları karıncalandı, derisinin altındaki kan çok hızlı akıyor, onu hareket etmeye, diğerine ulaşmaya, özlediği adamın ellerinin sıcaklığını bulmaya itiyordu. Aklına bir fikir geldi ve aceleyle öne doğru eğildi.
"Adın ne ?" Adam şaşkın bir kahkaha attı.
"Üzgünüm. Yoongi bana bunu hatırlamadığını söyledi. Kim Seokjin. Sonunda seninle tanıştığıma memnun oldum."
"Kim Seokjin," diye tekrarladı Hoseok, heceleri dilinde deneyerek, dudaklarından düzgün bir şekilde yuvarlandıklarını hissederek.
"Seokjin-hyung," diye denedi, dudaklarında ki gülümseme büyüyordu. "Seokjinnie hyung." Seokjin karşılık olarak sırıttı.
"Evet, Hoseokie?"
Hoseok ileri atılarak Seokjin ile arasındaki mesafeyi kapattı. Kolunu uzattı ve elini avuç içi yukarı bakacak şekilde tuttu.
"Elini tutabilir miyim?"
Seokjin'in gözleri yumuşarken kolunu uzattı, avuç içi Hoseok'un elinin üzerindeydi. Ellerini yavaşça birbirine uzattılar, avucunun pürüzsüzlüğü yabancı, heyecan verici ve tuhaftı.
YOU ARE READING
TANIDIK HAYALET ⟬ 2SEOK ⟭
Fanfiction"Sadece küçük bir yudum? En kötü ne olabilir ki ?" "Uh, gıda zehirlenmesi, alerjik reaksiyon, boğulma. Ölüm, Ölüm,Ölüm,Ölüm," diye yanıtladı Hoseok,üstüne üstüne gelen Taehyung'dan uzaklaşmaya çalışarak. Taehyung gülümserken şişeyi Hoseok'un yüzüne...