-Maç bitti! Kim Taehyung 56-29 kazanarak kaptanlık bandını kolunda tutmaya devam ederken Junmyeon kazanana kadar yedek kalmaya devam edecek. Bugünlük bu kadar millet. Şimdi işi olmayanlar ikileyip dışarı çıksın! İyi günler! Paranız yoksa uğramayın!
Elinde kazandığı tomar parayla kahkaha atarak dışarı çıkan amigo kaptanı sahada kitabın ana üçlüsünü yalnız bırakmıştı.
Jisoo kızıl saçlarını geriye yatırıp yanında oturan sevgilisinin beyaz bandanasını siyah parlak saçlarından çıkardı ve eline aldığı havluyla terini silmeye başladı:
-Bir daha ki sefere Junmyeon. Eminim diğer sefer yaparsın.
Hafifçe tebessüm edip pembe dudaklarının tatlı bir hal almasını sağladı. Sevgilisi geriye yaslanıp gözlerini kapattı ve düzene soktuğu nefesini uzun bir süre tutup verirken yavaşça boynunu hareket ettirdi:
-Jisoo neredeyse 1.5 yıldır aynı şeyi söylüyorsun güzelim.. Olmuyor işte. Yenemiyorum şerefsizi!
Elindeki havluyu sertçe yere atıp eğildi ve dirseklerini bacaklarına dayayıp yüzünü avuçlarına gömdü. Yükselen sesi yüzünden hafifçe titreyen Jisoo dudaklarını birbirine bastırdı ve sessiz kalmayı tercih etti.
O an sessiz salona kısa sürede hakim olan ses uzun zamandır yağlanmayan siyah kapının açılmasıdı. Kim Taehyung ıslak siyah saçlarını dağıtıp yüzüne yaydı ve çıplak omuzlarına attığı havluyu boynuna asıp ellerini pantolonunun cebine aldı. Spor çantasının yanına geçti ve içinden bir beyaz gömlek çıkarıp havluyu kenara koydu. Ardından tam kurumamış çıplak vücuduna gömleği geçirip düğmelerini iliklemeye başladı. Ne kenarda sinirden kriz geçirecek üzere olan Junmyeon onun umrundaydı, ne de dudaklarını hafif aralamış ve baştan beri hayran bakışlarla onu izleyen Jisoo.
Gömleğini pantolonunun içine koyup kemerini bağladı ve ceketini üzerine aldı. Eşyalarını toplayıp çantasını omzuna astı ve kapıya yöneldi. Aniden durup cebinden çıkardığı siyah paket Marlboro sigaradan bir dal alıp nemli dudaklarına yerleştirdi. Gri zipposuyla ucunu ateşe verip derin bir nefes çekti. Sırıtıp arkasını dönmeden konuştu:
-Tüm okulu zengin edeceksin Junmyeon.. Vazgeç bu hevesten. Sahip olduğun mükemmelliklerle ilgilen biraz.
Uzun nefesi yavaşça yukarıya üfledi ve derince yutkunup dışarı çıktı. Sinirden hızla ayağa kalkıp bağırmaya başladı Junmyeon. Jisoo ise sevgilisinin bu hallerine uzun zamandır alıştığı için bir şey söylemiyor ya da onu rahatlamak için herhangi bir harekette bulunmuyordu:
-O lanet olası topu çember yerine sana sokacağım piç herif!
Yerdeki topu alıp sertçe duvara fırlattı ve şakaklarını ovaladı. Jisoo ayağa kalkıp saçlarını üstten topladı ve eşyaları çantaya yerleştirmeye başladı.
Her ayın 21. günü sahada maç yapılırdı. Bu maç üniversite basketbol takım kaptanını belirlemek içindi. Kim Taehyung üç yıldır kaptandı. Her ay aralıksız maç yaptı. Lakin onu yenen bir kişi bile çıkmadı. Junmyeon'un ise kaptanlık umrunda değildi. Tek istediği Taehyung'un her şeyini almaktı.
Sevdiği kızı alarak bunu büyük ölçüde başarmıştı ama Taehyung için basketbol her şeyden önce gelirdi. Bu yüzden o kaptanlık bandını ölesiye istiyordu:
-Yemek molası zamanı. Çıkışta bir kahve içeriz.
Kendi kendine konuştu Jisoo bir süre. Çantanın fermuarını çekip kollarını omzuna aldı. Ardından arkasını dönüp ona doğru gelen sevgilisine baktı. Önünde durduğu zaman parmak uçlarına çıktı ve dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu genç adamın. Ardından gülümseyip önden yürümeye başladı. Junmyeon'da onun peşinden geldi ve beraber yemekhaneye gitme için salondan çıktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗧𝗵𝗲 𝗖𝗼𝗮𝗰𝗵 ᵛˢᵒᵒ
FanfictionSeul Üniversitesinin en büyük iki özelliği vardı. Birincisi basketbol takımı, ikincisi ise ulusal not birincisi Kim Jisoo. Okul basketbol takımının ülkenin en iyisi olmasının sebebi şüphesiz kaptan Kim Taehyung'du. Lakin yüksek egosu ile kampüsün pl...