❦︎14❦︎

238 23 110
                                    

-Chanyeol yine çok yakışıklısın be yavrum.

Bay Park kendi kendine ayna karşısında konuşurken parlak beyaz saçlarını dağıtıp sırıttı. Dün olanları öğrenmek için can atıyordu ve sırf bunun için erkenden kalkıp hazırlanmaya, okula vaktinde gitmeye karar vermişti:

-Onları aramama gerek yok. O salak Jisoo'nun sonunda gerçekleri görmesi güzel oldu.

Komodinin üstünde duran telefonunu ve hiç takmamasına hatta hoşlanmamasına rağmen hiç takmadığı hediye edilen bilekliğini aldı ve aşağıya indi. 

Arabasının kapısı otomatik olarak açılırken hem ceketini giymeye çalışıyor, hem dudaklarının arasındaki sigarayı düşürmeden kulağına dayayıp  omzuyla tutmaya çalıştığı telefonla konuşmaya çalışıyordu:

-Hey erkenci değilim sen geç kalktın. Ne? Bir buçuk saat mi var? Siktir ya. 

Sigarayı dudaklarından çekip yere atarken üstüne bastı ve arabaya binip ağzında tuttuğu dumanı hızla dışarıya vermişti:

-İlk defa erken geleyim dedim. Gerçekten erken çıkmışım. Neyse ben seni alayım beraber gidelim. 

Bekledi bir süre genç adam. Klimayı açıp arabanın ısınmasını sağlarken göz devirdi:

-Zaten söyleyeceğiz bugün herkese. Ha giriş ha çıkış. Tanrım tamam tamam susuyorum. 

Gülmeye başlarken şakaklarını ovaladı ve arabayı çalıştırdı:

-Dikkatli gel. Ayrıca bir şey söylemem lazım. 

Araba çalıştığı zaman gaza hafif basıp otoparktan çıktı ve yola geçmeden önce etrafı kontrol etti. Yüzünde çok tatlı bir tebessüm vardı. Utancın tebessümü:

-Seni klasik saatlerden ve takım elbiselerden daha çok seviyorum. 

🐣✨

-Geç kaldım tanrım geç kaldım... 

Hızla aşağıya inip ceketini üzerine geçirmişti genç kız. Kızıl saçlarını dağınık, doğal haliyle bırakmış ve neredeyse hiç makyaj yapmamıştı.

Dün gece düşüncelerinin esiri olmuş, sadece iç savaşlarını izlemişti. Bu sefer işi çok daha zordu. Her ne kadar beyni ve kalbi ilk defa aynı cephede olsa da  korkusu onlardan çok daha güçlüydü. Bu korkuyu yenecek hiçbir şey yoktu. Ona göre. 

Ayakkabılarını giyip kapıyı açmış ve koşarak dışarı çıkmıştı. Henüz birkaç adım atmıştı ki duvar kadar sert bir şeye daha doğrusu birine çarpmıştı:

-Aman tanrım özür dilerim görmedim sizi. 

Dağılan saçlarını gözlerinin önünden çekip kime çarptığını görmek ve özür dilemek için başını kaldırdı. Gördüğü kişi onu şaşırtmaya yetmişti:

-Taehyung?

-Günaydın.

Genç adam yüzüne yerleştirdiği sıcak tebessüm ile Jisoo için zamanı kısa süreliğine durdurmuş, onu bambaşka bir diyara götürmüştü:

-Günaydın... Ne yapıyorsun burda?

Yaklaşık bir dakika sonra kendine geldiği zaman konuşmaya başlayıp dudaklarını yaladı. Bakışlarını Taehyung'un derin gözlerinden çekip uzun zamandır içinde tuttuğu nefesi yavaşça dışarıya verdi:

-Dünden sonra sağlam olup olmadığını kontrol etmek istedim.

Sigarayı yere atıp içine çektiği dumanı yavaşça yukarıya üfledi ve saçlarını dağıttı genç adam. Ardından ellerini cebine koyup güldü:

𝗧𝗵𝗲 𝗖𝗼𝗮𝗰𝗵 ᵛˢᵒᵒHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin