Bölüm şarkısı: Taylor Swift - Style
Birbirine yapışmış gibi hissettiren kirpiklerimi hafifçe aralamaya çalıştım. Ellerimi gözlerime götürüp görüşümün netleşmesi için hafifçe ovaladım ve gözlerimi kırpıştırdım.
Gözüme ilk takılan görüntü, yüksek bir pencereden süzülen ay ışığıydı. Işığın içeri girdiği pencere küçük bir pencereydi ve ahşap pervazları vardı. Pencerenin her iki tarafından kirli gözüken ama şirin bir havası olan perdeler sarkıyordu.
Tam yukarıya, tavana doğru çevirdim gözlerimi. Bir tavandan çok bir çatıydı buranın üzerini örten. Burası bir tavan arasıyla çatı katı arasında bir yerdi. Tavan arası olmak için büyük, çatı katında bir ev olabilmek için küçüktü.
Küçük bir çatı katıydı. Tek odalı evlere benziyordu.
Odanın bulunduğum kısmında yatak, iki kapılı bir gardırop ve küçük bir koltuk vardı. Gardırop koyu renk ahşaptabdı ve çok eski görünüyordu. Kapağını açmaya kalksam elimde kalacakmış gibiydi.
Duvarlar koyu renkliydi. Ya da belki de eski ve pis oldukları için koyu renkli gözüküyorlardı.
Duvarlar kirlenmiş kağıtlarla kaplı gibiydi. Karanlık ve puslu bir gece havası veriyordu. Yani kısacası duvarlar, buranın kasvetine kasvet katıyordu.
Yerler karo taşlarla kaplanmıştı. Taşların orijinal rengi beyaz olmalıydı ama kirden onlar da siyahlaşmıştı.
Yere karoların çogunun üzrrini örten bir kilim serilmişti. Kilim de yerler gibi kirliydi. Hatta bir ucu sanki yanmış gibi görünüyordu.
Buraya büyük bir temizlik gerekiyordu.
Yattığım yerde hafifçe doğruldum.
Üzerinde bulunduğum yatak bir buçuk kişilik, rahat bir yataktı. Çarşaflar yeni değiştirilmişti. Temiz ve güzel kokuyorlardı. Koyu mor ağırlıklı nevresimler, buradaki en temiz ve en yeni görünen eşyaydı.
Ayaklarımı sıcak yorganın içinden yatağın yanına doğru sarkıttım. Üzerimde sadece büyük ve simsiyah bir tişört vardı. Önünde beyaz baskıyla bir grubun ismi yazıyordu ve resmi vardı. Bunun dışında altımda başka hiçbir şey yoktu. Ve tişört kalçalarımı anca kapatıyordu.
Üzerimi kimin değiştirmiş olabileceği düşüncesi aklıma gelince kızardım.
Her zaman soğuk olan çelimsiz parmaklarımı yanaklarıma bastırdım. Buradan derhal kaçmam gerekiyordu.
Ama tabi ki bu soğukta ve bu kılıkla kaçamazdım. Beni buraya getiren her kim ise onu beklemem gerekiyordu.
Zaten soğuk olan ayaklarımı daha da soğuk olan zeminle buluşturdum. Soğuk tenime değince omuriliğimden yukarıya doğru çıkan hafif bir ürperti hissettim.
Odanın geri kalan kısmında bir çıkış kapısı, başka iki oda kapısı daha ve küçük bir mutfak vardı.
Çıkış kapısı büyük demir bir kapıydı. Bir ev kapısından çok depolarda bulunan kapılara benziyordu.
Mutfak ise eskimiş ama şirin bir mutfaktı. Mutfağın olduğu yerin tavanı daha alçaktı ve tavandan küçük bir avizesi olan eski lambalardan sarkıyordu.
Mutfağın tezgahının üzerinde mini bir ocak vardı. Üzerinde iki tane ocağı bulunan bu yer de hayli eskimiş görünüyordu. Sanki yıllar yıllar önce yemek pişirilmişti ve ocak temizlenmeyi unutularak öylece bırakılmıştı. Ocağın kenarı kurumuş yağ lekeleriyle doluydu.
Bu inatçı lekeleri görünce aklıma ocağı saatlerce ovalayıp lekeleri çıkaramayan kadınların olduğu saçma temizlik ürünü reklamları gelmişti. Hafifçe kıkırdadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
● KARANLIK ●
Novela JuvenilKaranlık... İnsan karanlıkta savunmasızdır. Göremez etrafında olup bitenleri. Yaptığının doğruluğundan emin olamaz karanlıkta. Bilemez çünkü, bilinemez. Karanlık, bilinmezdir. Ama aynı zamanda karanlık, saklar bir insanı diğer her şeyden. Koruyup ko...