Bölüm şarkısı: Emily Browning - Sweet Dreams (Sucker Punch Soundtrack)
~Şarkı eşliğinde okumanız tavsiye edilir ^.^~
Gökyüzü...
Gökyüzünde olmamız nasıl mümkün olabilirdi ki? Bu söylediği gerçek olabilir miydi?
Çok ciddi bir şekilde söylemişti. Yani ciddi bir yüz ifadesi yoktu yüzünde ama şaka yaptığını da sanmıyordum.
Ölmüş olabileceğim fikri aklımdan tekrar geçmişti. Belki de gerçekten ölmüştüm ve ruhum gökyüzüne yükselmişti. O yüzden de gökyüzünde olduğumuzu söylemişti.
Kendi kendime zihnimden 'Saçmalama.' diye kızdım.
Tam o sırada yine yer sallandı ve birtakım gürültüler duyuldu. Bulunduğumuz yerin altından bir şey geçmiş gibiydi. Bir tren... Tren sesiydi bu gürültü.
Gökyüzü... Tren... Dışarısı oldukça ilginç olmalıydı. Hayalimde uçan trenler canlanmıştı.
Bu düşünce aklımdan geçince, komikliği hafifçe kıkırdamama neden oldu.
"Ooo... Galiba bir deliyle karşı karşıyayım. Kendi kendine gülmeler falan..."dedi yüzüme sırıtarak bakıp.
Hah. Deliymiş. Kendi kendime kıkırdamam niye beni deli yapsın ki? Çok bilmiş.
"Aklıma komik bir şey geldi de."diyip ben de pişkince sırıttım.
Yüzüme bir süre aklımdan geçenleri okumak istiyormuş gibi baktı. Sonra sanki güldüğüm şeyi anlamışçasına gözlerini devirdi ve umursamaz bir gülüş yolladı.
Böyle gülmese... Böyle gülmese her şey benim açımdan daha kolay olabilirdi. Ama her gülüşünde içim titriyordu ve garip bir dalga tüm vücudumu sarıyordu.
Gülüşünü yolladıktan sonra benden uzaklaştı ve mutfağa doğru yürüdü. İki adım atarak tezgahın olduğu yere vardı.
Yüzünü bana doğru dönmeden "Aç mısın?"diye seslendi.
Aç olup olmadığımı anlamak istercesine elimi karnıma götürdüm. Tam da o sırada karnım cevap verircesine guruldadı.
Evet, açtım. Hem de bayağı bir açtım.
Gerçi ben hep aç olurdum. Hiç dolmayan bir midem vardı.
Bu kadar aç olmama karşın ne zamandır bir şeyler yemediğimi merak edip düşündüğümde, ne zamandır burada olduğumu bile bilmediğimi farkettim.
Birden bire midem endişeyle burkuldu ve telaşa kapıldım. Eve gitmem gerekiyordu.
Azra... Azra meraktan çıldırmış olmalıydı.
"Ben... Ben ne zamandır baygınım?" diye hafif bir korku içinde sordum. Bayılmamın üzerinden gün, günler, geçmediğini umuyordum.
"Soruma cevap ver."diyerek beni azarladı.
Şuan aç olup olmamamın bir öneminin olmadığını anlatmak isterdim ama tartışmaya girip konunun uzamasını istemediğim için sadece "Evet, açım."diye yanıt verdim. O da önündeki tezgahta bir şeylerle uğraşmaya başladı.
"Birkaç saat olmuş olmalı..."dedi ve sol kolunu kendine doğru çevirip saatine baktı. "Yaklaşık 7 saattir baygındın."dedi.
Hafif bir rahatlama yaşasam da içimdeki endişe kaybolmamıştı. En azından gün olmamış diyerek kendimi biraz olsun avutmaya çalıştım.
"Benim gitmem gerek."dedim.
Dediğimi duymamış gibi elindekilerle uğraşmaya devam etti. Tezgahın üzerinde bir iş yapıyordu. Arada çekmeceleri karıştırıp içlerinden bir şeyler alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
● KARANLIK ●
Ficção AdolescenteKaranlık... İnsan karanlıkta savunmasızdır. Göremez etrafında olup bitenleri. Yaptığının doğruluğundan emin olamaz karanlıkta. Bilemez çünkü, bilinemez. Karanlık, bilinmezdir. Ama aynı zamanda karanlık, saklar bir insanı diğer her şeyden. Koruyup ko...