Bölüm:2 "Evdeki Poligon"

151 25 0
                                    

"Kızım fazla uzaklaşma!" Bu ses... hayır bu gerçek olamaz.

"Koşma düşeceksin!" Sus... lütfen sus artık.
"Bak sözümü dinlemezsen eve götürürüm seni." Hayır gerçek değilsin sen. Olamazsın. Sen gittin. Yoksun.

"Elvan, uyan." Uyanmak istiyorum ama gözlerimi açamıyorum. Üzerimde bir ağırlık var sanki. Nefes almamı engelleyen bir ağırlık. Görevdeyken çıkar karşıma bir sürü kas yığını gıkım çıkmaz. Yorgunluk hissetmem. Çünkü bunun eğitimini almıştım. Dayanıklılık konusunda sınırları zorlardım. Yorulmazdım. Ama bu kabuslar... Kabuslar beni görevlerden daha çok yoruyordu. Çünkü kabuslar için geçmişimde bir deneyimim yoktu. O gitmeden önce gördüğüm en kötü kabus elimden şekerlerimi alan bir tavşandı.

Yenilmez süper kız olma hayalimi gerçekleştirmem için korkularımı saklamam gerekiyordu.

"...Elvan kabus görüyorsun. Uyan güzelim..." Bende saklıyordum. O yaşta en büyük korkum rüyalarıma giren ve şekerlerimi çalan bir tavşan olduğu için saklayacak en korkunç şeyim buydu.

"... Elvan!" Bu yüzden anneme hiç kabuslarımı anlatmamıştım. Yani kabuslarımdan nasıl kurtulacağım konusunda bir eğitim almamıştım. Belki de kabuslarımın beni görevlerden daha çok yormasının asıl sebebi budur.

"Kaner?" Sesimin aciz ve yardım dileyen tınısı beni rahatsız etsede şuan bunu takacak durumda değildim.

"Şshh. Burdayım. Yanındayım. Geçti sadece Kabustu. Anlatmak ister misin?" Hemde çok ama hayır. Kaner yeteri kadar acizliğimi görmüştü. Ördüğüm hapishanemi yeteri kadar işgal etmişti. Daha fazlası olmazdı. Olmamalıydı.

"Hayır." Sesimin soğukluğu beni bile şaşırtmıştı. Bu kadar güçlü çıkmasını beklemiyordum. Kaner... iyiydi ama olmazdı. Olmamalıydı. Eğer birine daha bağlanırsam ve onu da kaybedersem beni Abay bile toplayamazdı.

"Saat kaç?" 'Bana şuan merak ettiğin şey saat mi?' Der gibi baktı. Ee 8 yıldır yan yanaydık. Bir şekilde bakışlarımızla mimiklerimizle anlaşabiliyorduk. Bana bakan mavileri koyulaştı. Evet sinirlenmişti.
"11.46" Ne! Ben kaç saattir uyuyordum? Sanki beni duymuş gibi cevap verdi.

"Yaklaşık 18 saattir uyuyorsun. Büyük ihtimalle yediğin iğneler yüzünden. Abay bizi bekliyor ama biraz daha dinlenmek istersen anlayışla karşılar. Biliyorsun." Biliyorum. Abay... Benim en büyük destekçim. Bu hayata tutunmam için bana destek sağlayan insan. Benim ikinci babam. Öğretmenim. Eğitim boyunca en sevdiğim yol göstericim.

"Sorun değil kalksam iyi olacak." Başını onaylarcasına salladı.

"Aşağıda görüşürüz." Cevap vermedim. Benden ne kadar uzaklaşırsa o kadar iyiydi. Uzaklaşmasını istiyor muydum? Hayır. Kesinlikle hayır. Benim O'na davrandığım gibi O'da bana davransa her şey daha kolay olacaktı aslında. Belki ondan nefret edersem O'nu unutmam daha kolay olurdu. Ama bana öyle davranmıyordu. Aksine ben ne kadar sert olursam olayım O hep benim agresif davranışlarımı soğuran taraf olurdu.

Banyoya yöneldiğimde kapanan kapının sesi doldurmuştu odayı. Kaner çıkmıştı. Sıcak bir duşa ihtiyacım vardı. Kabine girdiğim de direk sıcak suyu açtım. Suyu asla ılıştırmazdım. Derim kızarırdı. Yanardı ama umursamazdım. Banyoda çok kalmamayı aklıma not ettim. Abay'ı bekletmek istemiyordum.

Kıyafetlerimi hızlıca giydiğimde ıslak saçlarımı umursamadan dağınık bir topuz yaptım. Sıcak su yüzünden yanaklarım kızarmıştı. Ah! Bundan nefret ediyordum.

Aynaya pek bakmazdım. Bakamazdım. O'na benziyordum. Gözlerim, saçlarım, fiziğim, bakışlarım. Belki kokum bile O'nunla benzerdi. Tekrar o lanet gün aklıma geldi. Dolan gözlerimi kırpıştırdım hızla. Ağlamak şuan yapmak isteyeceğim son şey bile değildi. Ağlamak duygu belirtisiydi. Zayıflıktı. Benim güçlü olmam gerekiyordu. O lanet adama inat güçlü olmalıydım. O adama inat gülmeli ve yaşamalıydım.

ELVANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin