Bölüm:9 "Rekorlar Kitabı"

54 12 0
                                    

Selam! Duyurmak istediğim birkaç şey var ve iki dakikanızı ayırıp okursanız çok sevinirim. Dün tatil için şehir değiştirdim ve yaklaşık iki hafta sonra bir aylık meslek yetiştirme kursuna gideceğim. Yurtta kalacağım için telefonuma el koyacaklar büyük ihtimal. Kısaca bir müddet buralarda olamayacağım ama önümüzde ki iki hafta boyunca bir bölüm daha yazmaya çalışacağım. Bu bölüm ithaf yapamayabilirim ama diğer bölüme söz olsun. Multimedia da Uğur var!

Keyifli okumalar!

♡♡♡♡♡♡♡♡♡

Hayatım boyunca hayret ederek baktığım ve hep özendiğim bir şey vardı.

"Bende de var mı acaba?" diyerek merak ettiğim ve hep olmasını istediğim bir şey. Şu an bana bakan babacan kahvelerin anlattığı şey.

"Güzel kızım? İyi misin?" Düşüncelerimden ayılmamı sağlayan koyu kahverengi gözlerin sahibi oldu. Sahile yakın olan taksi durağına gelmiştim ve sıradaki taksici 50 ya da 55 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir adamdı.Aslında hiç taksi şoförü tipinde değildi. Daha çok gitmekten zevk aldığınız bir kütüphanenin tonton görevlisi ya da eski bir dükkanda kendince çalışıp ayaklı ansiklopedilik yapan; her zaman derdinizi anlatıp akıl isteyebileceğiniz biri rolündeydi.

Taksicilik, yapması gereken en son meslekti bu yüzün verdiği imaja göre. Hep özendiğim kısımsa insana ilk görüşte bu denli sıcak hissettirebilmekti.

Neden böyle düşündüğümü bilmiyordum ama Abay'dan sonra bana babacan gelen ikinci kişiydi ve adını bile bilmiyordum. Daha göreli bir dakika bile olmamıştı ki.

"Evet, iyiyim. Ben... dalmışım kusura bakmayın." Bir insan bakışlarıyla nasıl babalık gösterirdi ki? O lanet herifin bana böyle şefkatle bakan bir anını hatırlamaya çalıştım. Herhangi bir an. Küçücük; belki saniyelik. Ama... gözümün önüne gelen sadece bana "Git!" diye bağıran; öfke saçan bakışları oldu. Bu her zaman böyleydi. Ne zaman geçmişte babama dair bir anı arasam, bilinç altım bana sürekli "Git!" diye haykırdığı anı hediye ediyordu.

Sanki... sanki o lanet adam benim için bir kabustu. Gerçek hayatta hiç karşılaşmadığım ama rüyalarımı işgal eden bir görüntüydü.

Ona dair tek anım beni kollarıyla itişiydi. Belki de böylesi daha iyiydi benim için. Sonuçta bana iyi bir babalık yaptığını hatırladığım birkaç anım olsa aldığım intikam yüzünden biraz olsun pişmanlık duyabilirdim.

Ama hayır... Annemin sözüne sadık kalmayıp bana yaptıkları yüzünden aldığım intikamdan zerre kadar pişman değildim. Onu öldürdüğüm için pişman değildim.

"Ne kusura bakması kızım. Hepimiz insan değil miyiz? Şu fâni dünyada dertler bitmez, sıkıntılar azalmaz. Bize de ancak böyle düşüncelere dalıp gitmek düşer. Gideceğin yere kadar bırakmamı ister misin? Yoksa düşüncelere dalmaya devam mı edeceksin?" Hafif tebessüm ederek kurduğu cümleleri oturduğu eski tabureden kalkarak noktalamıştı. Kırçıl saçları Abay'ınkine benziyordu.
"Düşünceler bekleyebilir, biz gidelim." Kurduğum cümleye onun kadar sıcak ve içten olmasına gayret ederek yüzümde oluşmasına izin verdiğim silik bir gülümsemeyle eşlik ettim. Benden zaten bu cevabı bekliyormuş gibi ayakta olan bedeni arabaya yöneldi.

Onu taklit ederek arabaya döndüğümde son bir bakış attım sahile.

"Ee hanım kızım. Söyle bakalım." Arabanın rahat deri koltuğuna kendimi bırakırken ne sorduğunu anlamaya çalıştım. Ne söyleyecektim ki? Düşüncelerimi dile getirirken çatılmak için fırsat kollayan kaşlarıma engel olmaya çalıştım. Ne kadar başarılı olduğumu bilemeden tabi.

ELVANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin