🐾
Kalemi parmaklarımın arasında döndürerek dersi dinlemeye çabalarken odaklanmakta zorlanıyordum. Hoseok hemen yanımdaydı, dikkatini beyaz tahtaya yansıtılmış videoyu izlemeye vermişti. Benim gergin hallerimin farkında değil miydi yoksa beni kendi halime mi bırakmak istiyordu, anlamıyordum. İyi başlayan bir sabah olmasını umut ederek uykuya dalmıştım lakin bir şeyler doğru gitmemişti. Kim Taehyung'u rüyamda görmüştüm. Sevdiği bir insanı rüyasında gördüğü için telaş yapan bir ahmak izlenimi veriyor olabilirdim ama değildim. Onun yatağında uzandığımız bir sahne ile başlayan rüyam, parmakları altında kıvrandığım ve adını inlediğim bir sahne ile son buluyordu.
Sertleşmiş bir hâlde uyanmayı beklemiyordum.
Kızgınlağa girmemiş ve hayatında hiç sevişmemiş bir kedi-insan olarak birçok şeyi de biliyordum. Biyoloji okuyor olmamın da bir etkisi vardı. Parmaklarım penisimi kavramış, gözlerimi kapatmış, rüyamda gördüğüm o sahneleri yeniden zihnimde canlandırmaya çabalayarak kendime dokunmuştum. Kim Taehyung'u arzuluyordum. Ona dokunmak istiyordum. Parmaklarım, dudaklarım onun teninin keşfedilmek yeri bırakmasın istiyordum. İlk kez aşık olmuş biri olarak hislerimin yoğunluğunun doğruluğundan emin olamamak beni zor durumda bırakıyordu. Kim Taehyung tüm sorularımda ona gidebileceğimi söylemişti ama ben yüzüne bile bakmaya utanıyordum.
Hoseok koluma dirseğiyle vurduğu anda başımı ona çevirdim. "İyi misin?" diye sordu, değildim. O anları düşünmemek için çaba sarf ediyordum. Nefesim kesiliyordu sanki. "Jungkook." dedi Hoseok kulağıma eğilerek, gözlerimi kapatıp açtım. "Tanrı'm, bugün neden geldin ki?" diye sordu bana, sızlanmasını izlemek bile bana keyif vermiyordu. "Kızgınlığa girmek üzere olan bir kedi-insan neden derslerine girmek için bu kadar önem sarf eder?" Hoseok kendi kendine konuşmaya devam ediyor olsa da benim için ne demişti? Kızgınlığa mı giriyordu? "Ne saçmalıyorsun?" diye sormadan edemedim, kaba olmak istememiştim ama elimde değildi. Hissettiklerim boğazıma yükseliyor, beni boğuyordu. "Kim Jungkook!" Bir an kimin bana seslendiğini anlamadım, Seokjin'in benim için başvuru yaptığını ve resmi olarak soyismimin değiştiğini unutmuştum. Profesör kalın gözlük camlarının gerisinden bana bakıyordu.
"Jung Hoseok, arkadaşını revire götür."
Profesör sınıftan çıkmamıza izin verdi. Hoseok çantaları toparladı, beni kolumdan tutarak ayağa kaldırdı. "Jungkook, gidelim." diye mırıldandı. Hislerimin ölçüsünü algılayamıyordum. "Hemşire hafif bir bastırıcı verir, rahatlarsın." dedi Hoseok merdivenleri inerken, onu zar zor duyuyordum. "Tanrı'm, iyi ki Kim Taehyung burada değil. Kokunu baştan çıkarıcı bulacağına eminim." Onun adını duymak merdivenin ortasında kalakalmama neden oldu. Kim Taehyung. Onu görmek istiyordum. Rüyamın gerçeğe dönüşmesini, dokunuşlarını en derinde hissetmek istiyordum. Düşüncelerimi durdurmak zordu, dudaklarımı birbirine bastırmak zorunda kaldım. "Hey, iyi misin?" Hoseok bana dönerek konuştuğunda hareket edecek gücü kendimde bulamadım. "Hayır, bilmiyorum." dedim, bir kolunu zor da olsa belime atarak bana destek oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boy in the bubble' taekook
Fanfictionkim taehyung, kedi insanlar hakkında romantik mangalar yazan bir yazardı ve kedi insan jeon jeongguk'u bir kitapçıda kendi mangalarının incelerken gördü.