Onu seviyordu çünkü gözlerini gördüğü an başka bir şansı kalmamıştı.
Kim Taehyung'un beni gördüğü ilk ana dair mangasına düştüğü not her okumamda gözlerimin istemsizce dolmasına neden oluyordu. Ben ona nefretle bakıyor olduğum hâlde onlara kapılmaktan çekinmemiş, beni sevmiş, benim için çabalamıştı. Manganın ilk sayfasında takılı kalmış, ileri gidemiyordum. Kitapçının vitrini, arkasına dizilmiş siluet hâlindeki kitaplar, başıma geçirdiğim berem ve montum ile önde duran ben. Gözlerimden süzülen yaşlar belli oluyordu. Siyahın içine çizilmiş nokta hâlindeki beyaz yıldızlar. Kim Taehyung'un sevgisinin bir nişanesiydi.
Üzerimdeki duygusal havanın son bulmayacağının farkındaydım. İlk kızgınlığımın üzerinden bir buçuk ay gibi bir zaman dilimi geçmişti. Her an ağlamaya hazır halimin, yükselen ateşimin ve Kim Taehyung'u böylesine düşünmemin başka bir nedeni olamayacağının da farkındaydım. Taehyung beni olgunlaştırmıştı. İçinde yaşamakta olduğum kabuğu kırmış, benden uzaklara atmış ve elimi tutarak ayağa kaldırmıştı. Basit görünen bu eylem benim hayatımı kökten değiştirmişti.
Basın toplantısı ve bir alışveriş merkezinde yapılacak olan imza günü için erkenden evimden ayrılmadan önce bile kahvaltımı yapmam konusunda bir not bırakılmıştı başucuma. Onun sevgisini hak edip etmediğimi düşünmeye son vermiş olsam da, bazen, kendimi durduramıyordum. Minik bir beyaz kâğıda bırakılmış olan not bile hislerinin çiçeklerini yüzüme vuruyordu.
Sıcaklık her geçen dakika katlanamayacağım bir noktaya doğru adım adım ilerlerken mangayı koltuğun üzerine bıraktım. Soğuk bir duş olmam gerektiğini biliyordum. Hoseok neden okula gelmediğimi sorduğu bir mesaj atmıştı, ona halsiz hissettiğimi ve biraz dinleneceğimi söylemiştim. İçimde yaşadığım duyguları ilk dile getirmem gereken kişi Taehyung olmalı gibi hissediyordum. Sağlıklı bir durum olup olmadığından emin değildim ama ona aşıktım, ona deli gibi aşıktım ve henüz dudaklarımdan dökülmekten aciz kalan bu duyguyu yaşıyordum.
Birkaç gece önce uykumdan aniden uyanmış, yanımda uyumakta olan bedeninin yüzüne bakmıştım. Taehyung'un güzelliğini dile getirecek kelimelerimi tüketmiştim. Parmaklarım esmer, yumuşak, sıcacık olan teninde gezinmişti. Onu izlemek huzur hissettiriyordu. Ani uyanışımın etkisini kaybetmiş, parmaklarım yanaklarını severken gecenin geri kalanında onun yavaş soluklarını dinlemiştim. Taehyung'u uykuda izlemek keyifliydi. Sürekli mırıldanıyor, hareketleniyor, her an uyanacak hissi veriyor olsa da asla gözlerini açmıyordu. O gecenin sonrasında onu izlediğim anlar çoğalmıştı.
Telefonumun sesini duyuyordum. Odanın içindeki komodinden yükseliyor, suyun sesini aşarak bana geliyordu ama şu an için açabilmem imkânsızdı. Soğuk su biraz iyi gelmişti. Eskisi kadar sıcak hissetmiyordum. Bedenim kendini toparlamıştı ama bu iyi değildi. Suyun içerisinde sakinlemeye çabalarken bile Taehyung'a duyduğum arzuyu yok edemiyordum. Düşlerimin içerisine sızıyordu. Gözlerimi kapatıyor, onun dokunuşlarını hâyâl ediyor, ellerim benden bağımsız aşağılara ilerliyordu. Aniden kendime geliyor, ellerimi kontrolümün altına alıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boy in the bubble' taekook
Fanfictionkim taehyung, kedi insanlar hakkında romantik mangalar yazan bir yazardı ve kedi insan jeon jeongguk'u bir kitapçıda kendi mangalarının incelerken gördü.